Teknolojinin faydalarından istifade ederkene teknolojik aletlerin bize attığı kazık sayesinde ara vermek durumunda kaldık.
Aynı zaman aralığında hem işyerindeki hem de evdeki bilgisayarın gazabına uğradık.
Göçebe olarak el bilgisayarlarına taşındık. Haliyle evimizdeki rahatı bulamadık. Şu an da yine farklı bir bilgisayardan yazıyorum bu yazıyı... Ee! Alışmışız sanal âleme ayrılık dokundu bünyeye!
Bu süre zarfında biz Talha ile bol bol gezdik. O iftar senin bu iftar benim dolandık durduk. Bir önceki postlardan birinde yazdığımız mani dolayısıyla bize acıyan ablamızın davetiyle ilk iftarımızı Zeynep ablada yaptık. Daha doğrusu diğer arkadaşlar yaptı. Biz Talha ile olmadık şaklabanlıklar yapmakla meşguldük. Sağ olsun benim minik oğlumun kendisi gibi midesi de minik olunca iki kaşıkla doydu. E bu durumda yalnız kalmak da hoşuna gitmedi tabi…
Annesini kobay olarak seçti her nevi oyunu oynattı. Uçtuk konduk, zıpladık durduk! Olan aç kalan annenin midesine oldu…
Daha sonraki bir gün çok istediğimiz ama bir türlü gidemediğimiz Sultanahmet’e gittik.
Girişte bizi Hacivat ile Karagöz gösterisi karşıladı… Orada biraz oyalandıktan sonra sahneden yapılan anonsla yerimizden kalktık. “Gösteri bitmiştir efendim! Bir sonraki gösterimiz teravih namazından sonra olacaktır!” Allah’tan uyardılar! Biz Karagöz ile Hacivat’ın oyunun bir parçası olarak sahne arkasına gittiğini düşünüyorduk :D
Sonra ver elini kitap fuarı diyerek daldık cami avlusuna. O kadar çok stant olunca insan hangi birine bakacağını şaşırıyor haliyle… Yorgun bir baba, afacan bir bebe, meraklı bir anne olaraktan başladık kitaplar arasında dolanmaya! İlk olarak uzun zamandır merak ettiğim ve de Kuaybe’nin sık sık bahsettiği kaydırak yayınlarının kitaplarını bulduk. Uzun bir süre orada oyalandık. Tamam, itiraf ediyorum ben oyalandım. O sırada Talha etrafta koşmakla babası da ona bakmakla meşguldü. Beni oradan kopararak almalarından sonra Talha sebebiyle çok hızlıca diğer kitaplara da bakıp fuar maceramızı iki arada bir derede aldığım iki kitapla sonlandırdık.
Daha sonra dışarıdaki stantları gezmeye başladık kestane kokuları eşliğinde! O kokular bizi mest etti adeta! Dedik nefse bu kadar da zulmedilmez!
Sonuç! Evet, aldım, dayanamadım ve de o kadar parayı bayılıp kestane aldım pişmanım!
Pişmanım çünkü hem kurtlu hem de iyi pişmemişti kestaneler… Kestaneci ağabeyi yad ediyoruz buradan bir defa daha!!!
Gezerken gözüm sürekli etraftaydı! Acaba tanıdık birileri var mıydı? Aysun ya da Ayşe ya da Hafsa ya da Sühendan olmadı Kuaybe! Yok, o olamaz o Ankara’da!
Sürekli etrafı gözlememden işkillenen eşimin merakını gidermek için söyledim tabi. Cevap şudur! Onlar da kim? Açıklama faslı çok uzun sürdü anlatmayayım şimdi burada!
Daha sonra yani dün akşam iş arkadaşlarımızla birlikte çiğköfte partisi vermek üzere soluğu Yedikule sahilinde aldık. Talha’ya gün doğdu. Bir oyana bir buyana koştu durdu. Tabi sportmen anne de arkasından. Tüm gün oturarak çalışan annenin bacak kaslarını çalıştırması amacıyla uzun süre bu aktiviteyi gerçekleştirdik. Sonra ezanın okunmasıyla başladık partimize :D
Ilık bir akşam, kıpkırmızı olan ay, deniz ve mehtap :D Koşturan Talha!
Önce birer kase çorba daha sonra bol bol çiğköfte! Çiğköftenin bünyemizde bıraktığı hüzünden dolayı hem ağladık hem de yedik! Acısı bu sabah kendisini gösterdi…
O kadar koşturmaya rağmen enerjisinden hiçbir şey kaybetmeyen Talha bizleri bir müddet de evde koşturdu. En son kendimi pestil gibi koltuğa attığımı hatırlıyorum. Gerisi hayal meyal!
Talha son günlerde uykusunda çok korkuyor! Tabi bunda gece yarısı sokağımızdan geçen çöp kamyonunun etkisinin büyük olduğunu düşünüyorum!
Ağlayarak yerinden fırlıyor! Baba! diye emir kipiyle babasına seslenip, soluğu bizim yanımızda alıyor!
Artık iyice alıştı yanımıza. Oğlum hadi yatma vakti yatağına git dediğimizde direk bizim odamıza gidiyor.
Ben ki ilk baştan itibaren bebesini kendi yatağında, kendi odasında yatıran bir anneyim!
Ama artık ne yapacağımı bilemez bir haldeyim!
Umarım bir yol bulurum hem korkusuna hem de yatak konusuna :D
7 yorum:
ah be güzelim. ramazanın başından beri yalnızca bir kez feshaneye gıdebildik. inşaallah ilerleyen günlerde sultanahmeti de ziyaret etmek istiyoruz. kimbilir belki bu sefer karşılaşırız:)
inşaallah!
bizde sürekli koşturur vaziyette gezdik. rahat rahat gezmeyi nasip etsin rabbim :D
Emineciim biz de salı ve perşembe akşamları sultanahmetteydik:P İlginç ve güzeldi. Biz kestane yemedik. Ben sevmem de. Küçükken zehirlenmişim kestaneden... Ama sahlepe dayanamayan ben 2 bardak içtim:p oyy oyyy OYYY. Bu arada mail gelmemiş:(
Oh canım yaa.. Nihayet..
Sultanahmette beni göremedin demek.. Cık cık cık.. Yusufcuğun peşinde koşuyordum ondandır.. Yoksa her akşam oralardayım hayalen :))
Kestane istedi canım bak şimdi.. Gece gece nereden bulucam Emine yaaa...
aysuncum bir daha deneyeyim. umarım bu sefer gelir. buradan da söyleyeyim en iyisi
benim iş yerim oraya çok uzak. bir nevi istanbulun diğer ucunda. çok isterdim ama maalesef gelemeyeceğim. bu arada davetinize çoook teşekkür ederim çok mutlu oldum.
kuaybe bu ramazan gelicem dediydin sanki. yoksa ben mi öyle hatırlıyorum :D olsun
gelemesende biz gezdikçe seni anarız :D
Feshane de parana kıyıp almadığın kestaneyi şimdi sultanahmet te aldın öyle mi?Hem de resimledin emziren arkadaşlarını düşünmeden!!!Alacağın olsun.Ben de pazar günü sultanahmetteydim iki çocukla:)Benim de gözüm tanıdık aradı ama nafile:( Bir dahaki sefere anlaşıp gidelim de gözümüz kimseyle meşgul olmasın:)))
haklısın arkadaşım...
anlaşıp gidelim :D zor oluyo
herkesin yüzüne bakmak. bişey değil tersliycekler diye ödüm koptu :D
Yorum Gönder