31 Aralık 2007 Pazartesi

Buzdolabı nedir??? Yeni oyun alanıdır...

Oh be!!! sonunda oturacak rahat bir yer buldum.



özel hayata saygı lütfen, kapıyı kapatcam işte...




İleriki yıllarda çözdürmek amacıyla annem beni dondurcakmış...





Dip not: Tatil dönüşü valizleri anneme bırakmıştık. Hâliyle eve uğrayamadık. Akşam eve döndüğümüzde dolapta kan gövdeyi götürüyordu. Evimizin şarlteri kapanmıştı... Anlayacağınız o yorgunlukla bir de dolap temizledik. Sağolsun eşim de yardım etti. Talha da kirli sulara bezleri daldırıp sildiğimiz yerleri bir daha silerek annesinin işini kolaylaştırdı :D

En dip not: Arkadaşlar herkese sağlıklı, mutlu, huzurlu, bereketli, hayırlı, güzel bir yıl diliyorum...

27 Aralık 2007 Perşembe

Git gel 2500 km…



Evet, arkadaşlar sonunda döndük… Yani siz bilmezsiniz ama biz son 10 gündür İstanbul dışındaydık :D
Kurban bayramı vesilesiyle hem kalan yıllık iznimizi değerlendirelim hem de babaanneyi dedeyi görelim dedik…
Dedik demesine ama bilet organizasyonunu son günlere bırakmamızdan dolayı son haftayı gidecek miyiz, gitmeyecek miyiz, uçakla mı gitsek, otobüsle mi, arabayla mı? sorunsalına cevap bulma ile geçirdik.
Tabi benim kafamda bin türlü sorun… Yollarda kar var arabayla gitmek olmaz, otobüs yolculuğu çok uzun Talha durmaz, uçak biletleri ateş pahası üstelik gideceğimiz yerde havaalanı da yok, kış günü gittiğimiz yerde rahat edemeyiz… vs. tüm bunlara rağmen eşim gitmekte ısrar edince bize de kabul etmek düştü…
Vel hâsılı kelam sonunda iki kişi yan yana aktarmalı olaraktan bilet bulduk. Tüm hazırlıklarımızı yaptık… Talha’ya yiyecek bol miktarda, oyuncak bol miktarda, defter kalem, bez kıyafet… Tam teşekküllü hazırlandık ve bindik otobüsümüze… İlk dakikalarda tüm oyuncakları elden geçirerekten hepsinden hevesimizi aldık… Can sıkıntısı baş göstermeye başlayınca üretken anne başladı etrafında oyalayıcı şeyler aramaya…


Parmaklarımıza bebişler çizdik, kahve bardaklarından kuklalar yaptık, çubuk krakerden vampir olduk… En nihayetinde Talha’yı bir miktar oyalamayı başardık. Ama yol uzun, etraf karanlık, mekân dar olunca, elinizdeki bebe de hareketin zirvesinde olunca uzun yollar pek kolay geçmiyor…
En korktuğum şey Talha’nın bezini değiştirmekti… Ki onu da pek kokulu olaraktan yaşamış bulunmaktayım… Beyimiz molada yapmayıp otobüs henüz hareket edince faaliyete geçince biz de öğrenmiş olduk otobüste bez değiştirmeyi… Otobüste nasıl bez değişilir ve etrafa yayılan koku nasıl giderilir diye bir sorusu olan varsa hemen yardımcı olurum.
Nihayetinde yorulan ve hareket hâkimiyeti elinde olmadığını anlayan Talha karanlığın da etkisiyle uykuya esir oldu… Hemen beyimizin yeri yapıldı. Anne baba kucağına tahtı kuruldu… Ve yatırıldı…
Otobüste uyuma gibi bir özelliğim olmadığından, şoförün otobüsü iyi sürüp sürmediğini kontrol ettim sabaha kadar… Yollarda kar olduğu için bazı yerlerde pek bi savrulduk… Otobüsün her yerinden zangırdama sesleri geliyordu… En kötüsü de sanırım tekerlek üstünde oturmamızdı… Sabaha karşı dizlerimden aşağısını hissetmiyordum ki henüz çilemin bitmediğini otobüsün Kayseri otogarına gelmesiyle anladım. Aktarma yapacaktık. Henüz yol bitmemişti ama biz iptal vaziyetindeydik… Kayseri otogarı yeni yapılmış firmalar yeni taşınmış… Isıtma sistemi ya yoktu ya da ben hissedemedim :D
Kafelerden birine geçtik kahvaltı etme amacıyla… Ama o kadar soğuk tu ki aceleyle atıştırdık lokmaları direk bekleme salonuna geçtik. Talha onca saat oturmak zorunda kaldığı için artık isyanlardaydı. Bir o yana bir bu yana koşturuyordu. Biz hemen hareket edeceğimizi sanırken 4 saat daha o buzhanede beklememiz gerektiğini öğrendik. Sonunda saat geldi bindik otobüsten bozma bir araca. Dağılmadan gideriz ümidiyle yarı yola geldik ki adam bizi başka bir arabaya aktardı. En nihayetinde 3 vasıta ile gideceğimiz yerin otogarına vardık. Oradan sonrası hızlı geçti…

Daha doğrusu ondan sonra kayda değer pek bişey olmadı. Malûm babaanne ve dede, yenge ve kuzen, amcalar direk Talha ile haşir neşir oldular. Bize de uzun yolculuk sonrası biraz dinlenme fırsatı doğdu.
Ben iki günü yorgan döşek yataraktan geçirdim. Fena üşütmüştüm. Talha feci öksürüyordu ki hâlâ atlatamadı yavrum. Ama yinede yaramazlığının son kırıntısına kadar kullandı hakkını… Ev sobalı olduğu için ben de çok üşüyen biri olduğum için soba ile akrabalık bağlarımı güçlendirdim tüm tatil boyunca. Talha da sobanın bulunduğu odayı hareket alanı olarak küçük bulduğundan sürekli dışarı içeri girerekten hastalığını artırmakla uğraştı… Kuzenine mekânı dar etti… Tüm disiplin denemelerim babaanne ve dedenin hatta yenge ve amcanın küçüktür anlamaz ifadeleriyle sekteye uğradı, bu işten zararlı çıkan kuzen oldu.




9 gün boyunca evden bir defa dışarı çıkabildik ki o da büyük cesaret gerektirdi. Talha’nın halasına gitmek istemiştik. Ancak buz gibi havada nereye gidiyorsun be akıllım diyen olmadığı için bir postada orada üşüttük.
Nedense oradaki tüm araçların içi buz gibiydi. Parmaklarımdan olacam diye baya bir korktum. Arabanın dolmasını yaklaşık 45 dakika bekledik. 3 saat oturup tekrar geri döndük… Talha orada da hareketliliğinden ödün vermedi. Halasının kitaplarındaki meyvelerle, sebzelerle hayalî yemekler yapmak biraz oyaladı ama sadece biraz… (sonradan yaptığımız hayalî yemekleri annesine yaparak şaşırttı ahaliyi… Unutmamış maşallah…)
Talha tüm hafta boyunca gece uyumalarını protesto etti. Ağlayarak uyanmalar, bir o çekyata bir öbür çekyata yatmalarla geçirdik tüm gecelerimizi.
Nihayetinde bol ev oturmalı, bol üşümeli, bolca Talha’yı sobadan, kuzeni Talha’dan korumalı geçirdiğimiz tatil bitti…




Dönüş yolu ayrı bir muamma… Bu sefer aktarmasız tek vasıtayla gidebilecektik. Saat 15.00 de hareket edecektik. Ama dönüş saatimiz daha erken bir vakitte olunca Talha’yı oyalamak daha da zorlaştı. Talha ile resimler yaptık, tekrar parmak kuklalar yaptık, hem Talha’nın parmaklarına hem annenin hem babanın… Bulduğumuz her şeyi kuklaya çevirdik. Bardaklar, kaşıklar, çoraplar bile…
Yolda otobüsümüz jandarmalar tarafından durduruldu. Hepimizin kimlikleri alındı. Kontrol edildi. Tabi bu ne demekti, varışın gecikmesi, Talha’nın bunalması…
Sonra hareket ettik. Otobüs önceki yılların aksine ilk üç saatin sonunda bir tesiste durdu. Biz de aç midemizi doyurduk. Sonra döndük geri maceralarımıza… Bir üç saat daha geçti tam Talha dalmıştı ki otobüs yine konakladı. Biz üç saatte bir duraklamaya alışmıştık ki otobüs gece 3’e kadar bir daha durmadı…





Otobüsümüz pek şenlikliydi… Lahmacun kokuları, sarımsak kokuları, öksürükler, böğürmeler hatta başka kokular da vardı ama yazmayayım yazdıkça fena oluyorum… Talha’yı bin bir zahmetle uyutup kucağımızdaki tahtına yatırdık ki öndeki iki genç koltuklarını kucağımıza kadar yatıraraktan uykuya daldılar. Eee anneyiz ya herkesi şefkatle kucaklamak birinci vazifemiz…
Gece uzun, yol daha uzundu. Ben uykusuzluktan çıldırma noktasındaydım, zaten dizlerimden aşağısı da bana ait değildi. Nihayetinde vardık. Eve varışımla külçe gibi koltuğa düşüşüm bir oldu. Yalnız küçük bir sorun vardı. Bir iki saat sonra iş başı yapmam gerekiyordu. Ama yinede ne kadar uyursak kârdır dimi :D
Talha biz evden çıkarken çığlıklarla ağladı. Ayrılmak istemedi. 10 gün boyunca çok alışmıştık bir arada olmaya… İş dönüşü de küstü, bir müddet konuşmadı… Sonra her şey eski rutinine bağlandı…
Dip not: Biz yine bayram tebriğinde geç kaldık. Bu bayramda harçlıkları alamadık. Neyse bir dahaki bayrama diyelim :D
En dip not: Bu arada ben burada yokken baya olaylar olmuş. Esra’nın başına gelenleri okuyunca şok oldum. Allah muhafaza etsin tüm blog ailesini böyle hasta ruhlu insanlardan.
Kuaybe geçmişi silmiş sanırım, Minik patikler’de şifrelemiş blogunu… Ben yokken bebişlerin ne maceralar yaşadıklarını okuyamıyorum… Napalım sağlık olsun… Bebişler iyi olsun da…

10 Aralık 2007 Pazartesi

Nu.tel.la Aşkına!!!







Heh! sonunda ele geçirdim şu kavanozu!





Ne varmış ki bunda bu kadar herkesin dilinde!!!






Hımmmmmmm! Sanırım güzel bişi!






Reklam ücretini peşin aldım da:D





Of Of! Kavanozun dibi göründü ya!






Anne! tamam birdahaki kavanozu seninle paylaşıcam üzülme artık...






Ama önce bunu iyice bi bitirelim!!!







Hazin Son!!!

4 Aralık 2007 Salı

Bu Nedir???








Bu yeni yerler, yeni oyun alanları keşfeden KÂŞİF TALHA'DIR...

1 Aralık 2007 Cumartesi

Nice Yıllara İbrahim Berk!!!

minik po'ya blog teyzesinden sanalda olsa bir hediye!!!

Bir melek doğmuş geçen sene bu gün...

Rabbim sağlıklı, mutlu, huzurlu, bereketli, güzel bir ömür nasip etsin hem o meleğe hem de ailesine!!!
Not: Pasta Be.yaz F.ırı.nın sitesinden alınmadır. (gerçi üzerinde yazıyor :D) Ben de bu kadar marifet ne gezer dimi ama..

27 Kasım 2007 Salı

İlim Adamı Talha!











fırtına öncesi sessizlik!!!






Geçtiğimiz hafta uluslararası bir toplantıya katıldık. Toplam üç gün sürdü. İlk gün maaile olarak gittik.
Talha ile katıldığımız için ben içeriye girmeye cesaret edemedim. Zira Talha girişteki bekleme bölümünde bile marifetlerini ziyadesiyle gösterdi. Pazar sabahları her zaman yaptığı gibi erkenden kalkmıştı Talha. Hâliyle uykusuzluğu katıldığımız toplantıda had safhaya ulaşmıştı… Ama inat etti uyumam dedi… Millet Amerika’lardan gelmiş ben şuncağız yerden mi gelemeyeceğim dedi uyumadı…










Mevleviler dönerrr dönerrr!






İlk başta bir müddet kuzenleriyle oyalandı. Ama sonrasında bize sardı. Kucağımdan inmedi, indiği zaman da yerleri iyi temizlememişlerdir diye yerlerde sürünerekten dip köşe temizledi… Ben o sırada etrafa bakıp Talha’yı tanımamazlıktan geliyordum…
Babasının kırılmaz olan gözlüğünü iki parçaya ayırdı… Ona sevgi gösterisinde bulunanları tersledi… Velhâsılı kelam biz toplantıyı erkenden terk ettik. Yanımıza kâr kalan birken iki olan gözlük ve de bolca sırt ağrısı oldu… Eve gidip bir güzel uyuduk… E haklı çocuk rahat yatağı dururken araba köşesinde kim uyur dimi ama…






el üstünde tutulan Talha!!!






off! bu ilmi mevzular da sıkıyor insanı!!!








kibar Talha!!!




Aynı günün akşamında yurtdışından ve yurtiçinden gelen misafirler için yemek verildi… Biz gündüz dersimizi tam alamadığımız için bir de akşamki toplantıya katılalım dedik. Salon geniş, ferah ve de güzeldi… Tam Talha’ya uygun bir ortam anlayacağınız… Hatta orada bowling salonu bile vardı. Talha bir ara topların yuvarlandığı yeri test etmek istedi ama anne engeline takıldı yavrucak. Yemek esnasında teşekkür konuşmaları yapılırken bir misafir bir Talha karşılıklı marifetlerini döktüler ortaya… Ben Talha’ya bir iki lokma yedirmeye çalışırken yemekleri masa örtüsü ve yerler yedi… Çatallar bıçaklar havada uçuştu. Cümle âlem cıkladı durdu.
Bir ara sakinleşti yan masadaki çıtı pıtı bir ablayla oyunlar oynadı. Hatta oğlum o kadar kibar oldu ki masaya bırakılan güllerden bir tane de o ablaya verdi… (şimdiden iyice öğretmek gerek hanımlara çiçek verme işini-her şey müstakbel gelinim için :D)




isteme gülümü benden buz gibi soğurum senden :D
Verdi demiştim demi… Ama sonrasında geri aldı :D Zamanla öğrenecek tabi…
Yemek bitip herkes dağıldıktan sonra çalan müzik ile Talha gün boyu biriktirdiği bir türlü atamadığı kurtlarını döktü bol bol… (bkz. Bir önceki post)





Değerli basın mensupları!!! şimdi açıklıyorum!!!






Kardeşim getirtme beni oraya!!!




Toplantının son gününde Talha’ya bakan anneannesi de katılmak isteyince biz yine hep birlikte yollara koyulduk… Az gittik uz gittik dağlar aştık, yolda şaştık en nihayetinde konferansların yapılacağı otele vardık.
Biz hep birlikte alırız kulaklıklarımızı gireriz salona başlarız konuşmacıları dinlemeye dediydik… Ama evdeki hesabın çarşıya uymadığını birebir test ettik… Annem konferanslara katıldı biz de Talha ile otelin lobisini alt üst etmek üzere lobiye indik… Talha lobiye süs niyetine konulmuş heykelcikleri görünce gözlerini onlardan ayıramadı. Birinin kucağında bebeği vardı sanırım ondan ayrılamadı heykellerden… Oyalanması için aldığım kalem kâğıdı eline alıp bir heykellere baktı bir kâğıdına çizik attı…
— Ne çizdin oğlum
— Bebiş!!!
— Aaaaaaa! Ne güzel bebişin gözleri nerde oğlum? Eliyle gitti işareti yaparaktan:
— Yok dittiiii!!!






Dur şu koltuğun tepesine çıkayım!!!






Hahahaha!!! Annemi çıldırttım sonunda!!!



Daha sonra bir iki lokma yiyelim diye cam kenarına geçtik Talha ile… Önümüzde kocaman havuz, rengârenk kaydıraklar… Ancak hava buz gibi hatta o sabah yağmur bile vardı İstanbul’da…
Çocuk tabi anlar mı soğuktan, yağmurdan…
— Anne bebişi al, oraya dötür…
— Olmaz oğlum, yağmur yağıyor…
— Anne bebişi al, oraya dit! (emir kipine dikkat çekerim)
— Annecim bak hava çok soğuk, havuzdaki sular bile üşümüş titriyorlar… (Bu arada titreme hareketi de yapılır)
Talha şaşkın şaşkın suratıma baktı ama şükür ikna oldu :D




sigaraya hayır!! küllüğe hayır!!


Şu örtüleri çekersem ne olur acaba?

Otelde o kadar çok koştu, tırmandı, zıpladı ki… Yerli yabancı tüm konukların ilgi odağı oldu âdeta… Bol bol fotoğrafları çekildi, türlü hediyeler verildi, tarzanca sohbetler edildi… Ben de arkasında koşmaktan bitap vaziyette herkesin sorusuna cevap vermekten yorulmuş artık ipi koparmış bir haldeydim…
Türlü şaklabanlık yaparak yanımıza yaklaşan bir abi adını sordu Talha’ya. Talha’da cevap yok… Cevabı annesi verir:
— Henüz koymadık ileride kahramanlık yapıp ismini hak etmesini bekliyoruz…



gözlerim tam seçemiyorda!!!









Yaklaş bakiyim biraz!!!




Betül diye bir teyze buldu kendisine (teyze dediysek yanlış anlaşılmasın, genç bir hanım abla olur kendisi)… Onunla çok iyi anlaştılar…
Bu arada garson ağabeylere ve Betül teyzeye Talha ile ilgilenip biraz da olsun dinlenmeme vesile oldukları için bir kez daha teşekkür etmek isterim…
Koltukların üzerinde zıplamaktan, kaymaktan sıkılınca kendini yere attı… Havhav olmuş. Uluslararası misafirlerin önünde hem de… Ben artık iptal vaziyetteydim… Doğal ortamında özgür bıraktım sabiyi…









Hey bebek! elimi tut kurtarayım seni oradan!!!






Son olarak veda yemeğine katıldık. Yemeğin verildiği yerde basketbol sahası vardı. Biz çorbalarımızı içer içmez tüm gün hiç yorulmamış gibi birde basketbol topu ile oynadık yemek dağılana kadar. Bu arada anne tüm günü ufacık bir ekmek ve bir tasın yarısı kadar çorba ile noktaladı. Baba yemek konusunda ödün vermediği için yemeğini bitirince eşlik etti bize… Hâliyle ben salona döndüğümde tabaklar toplanıyordu…

Sonuç şudur: Talha ile uluslararası bir toplantıya katılmak pek de akıl kârı değil…
Üç günlük toplantının sonucunda sırt ağrılarım had safhaya ulaştı…
Ama farklı ortamlar ve kişiler tanıdığı için Talha çok eğlendi…

21 Kasım 2007 Çarşamba

Veeee Danssss!!!

Dansta son nokta!!! Zıplayan Talha!!!

15 Kasım 2007 Perşembe

sağlam kafa sağlam vücutta olur!!!

çok çikolata yedim yakmam gerek! kilo alırım mazallah!!!


Manuel mi bu???


ohhh! şöyle döneyim bir sağa bir sola!!!


Başım döndü be!!!



Anne ya! şak şuk resim çekeceğine gelde iki hareket yap! yakında kapılardan sığmıycen!!!



üf bu da geldi yanıma! bıraksana kardeşim rahatça yapayım sporumu!
Related Posts with Thumbnails