Evet efenim yeni bir postta daha beraberiz…
Görüşmeyeli nasıllar blog ailesi bakim…
Biz çok iyiyiz diyelim iyi olalım :D İşyerinde işler sakat, taşınma işi hepten dert bunları sayıp kimsenin canını sıkmayalım dimi…
Efenim gelelim asıl mevzuya. Bayram değil seyran değil bu sıklıkta post neden yazıyorum :D
Bu önemli bilgiyi vermeden önce kısa bir uyarı yapmak istiyorum. Kalbinden rahatsız olanlar, hayvanatın miniklerinden ve kımıl kımıl olanlarından korkanlar, tiksinenler bu postu okumasınlar… Bu önemli bir uyarıdır. Sonra yok ben duymadım, yok ben görmedim, yok ben okumadım deyip blog sahibini zor durumda bırakmayınız :D
Günlerden cumartesiydi. İşten yorgun gelmiş yemek hazırlıklarına dalmıştım. Bir yandan evin kıpırdak bebesini oyalıyor, bir yandan karnındaki gurultuların ayyuka çıktığını söyleyen er kişiyi duymazlıktan geliyor, biryandan da dolaptan yoğurdu çıkarıyordum… Ben kendimi olayların akışına bırakmış aslî vazifem olan aç bünyeleri doyurmak için çaba sarf ediyordum…
Dolaptan çıkardığım yoğurdu kâseye boşaltmak için kaşık çekmecesini araladım. Bir adet kaşık aldım. O da ne??? Kasada beyaz bir ip… Allah Allah… Bu Talha ne zaman kasayı açıp içine ip attı ki diye kendi kendime düşünürkene ip hızla hareket etti.
Ben kendimi 100 metre koşusunda usta edasıyla bir çırpıda çığlıklar eşliğinde salonda buldum…
- Fareeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee…
- Süleymannnnnnnnn fareeeeeeeeeeeeeee…
- Aman Allah’ım fare…
- Küçük, beyaz, kımıl kımıl…
Ben bunları söylerken er kişi kendisini mutfakta bulmuş hatta minik fareyi kovalamak için silahlarını kuşanmıştı bile…
Silahlarımız bir adet merdane, bir adet süpürge, bir adet Talha…
Yok yok Talha silah değil, tribündeki seyirci…
Ben koltuktaki en yüksek yere tırmanmış direktifleri sıralıyordum.
- Ben mutfağa girmem
- Yemek hazırlamam
- Koridora bile çıkmam…
Er kişi mutfakta ne var ne yok ortalığa döküp her şeyin altına üstüne yanına bakarkene bir de bendenizi azarlıyordu…
- Ben sana demedim mi bu apartman çok eski. Fare olabilir diye.
- Ben sana kapıları açık koma demedim mi?
Evin kıpırdak bebesi annesinin tüm ısrarına rağmen cesur bir edayla babasının savaşı kazanmasını bekliyordu. Ama çok beklerdi.
Ben ürke korka koltuktan inip er kişinin kurduğu sofrada yemeği yiyip tekrar eski mekânıma tırmandım. Er kişi bi koşu temizlikçiden o kımıl kımıl varlığın ilacını almış gelmiş onları yerleştiriyordu. O sırada evin küçük bebesi nerelerdeydi????
Dannnnnnnnnnnn….
Fare ilacını er kişinin yeni almış olduğu daha güneş yüzü görmemiş gıcır gıcır 2008 model tişörtüne boca etmekle meşguldü…
Nerden bilebilirdim bunun benim için büyük bir nimet olacağını…
Evet efenim bendeniz o yapış yapış şeyi tişörtten çıkarabilmek için salondaki koltuğuma gönül huzuruyla yerleştim ve temizlemeye koyuldum. Er kişi çok möhüm bir iş yaptığım için beni destek kuvvet olarak çağırmadı ben de 3,5 atmak durumunda kalmadım haliyle :D
Daha sonra her odaya yerleştirildi farenin ilacı… Biz yatsı namazına durmuş idik… benim kalbim küt küt yerinde sayıyordu. Ya buraya gelirse ya ben namazdayken ayağımı kemirirse… bu düşünceler ödlek ve tırsak bünyeme fazla gelmiş gaipten sesler duyar olmuştum…
- vik vik vik…
- Nayır değil Emine iç sesin seni kandırıyor.
- Vik vik vik…
- Nayır Emine bu senin iç sesinin sana oyunu inanma…
- Vik vik vik dedik ya be….
Demedi tabi viklemeye devam etti. Yalnızca ben bunun iç ses değil bizzat küçük varlığın dış sesi olduğunu anladım… Anlamamla selam vermem ve koltuğa tırmanmam bir oldu…
Süleyman ilk zaferini kazanmış komutan edasıyla viklemeleri takip etmeye başladı. En sonunda sesin kaynağına ulaştı… Fare bulundu……..
Nerede???
- Yatak odasındaymış…
- Aman Allah’ım. Ben mutfaktadır diye yatak odasına gayet rahat bir şekilde gidiyordum ama. (ilaç koyulduktan sonra rahatladıydık tabi biraz)
Asıl sorun bundan sonra başladı… Fare bulunmuş savaş bitmiş idi. O da ne??? Evin kıpırdak bebesi olayları izlemekten sıkılmış müdahale etmeye karar vermiş idi…
- Aaaa…. Bebiş…
- Benim bebişim…
- Ben onla oynucam…
- Baba bebişi veşene oynucam…
Şeklinde isteklerde bulunmaya başladı… Babasının kapıdan çıkmasıyla yanıma geldi. Ki ben hâlâ koltuğun en üst noktasında hazır olda bekliyor evimizin Tanrı misafirini uğurluyordum gözlerim kapalı…
Kıpırdak bebe sorularına cesur annesinin yanına gelerek devam etti…
- anne babam bebişimi nere götürdü????
O da ne evin bebesi o kımıl kımıl şeyi sahiplenmiş, sevmiş, kendine oyun arkadaşı edinmiş bile… Annenin başından kaynar sular dökülmekle kalmamış bir yandan da bebesinin cesaretine hayran kalmış…
Ne yapmak nasıl cevaplandırmak gerekirdi??? Bebenin cesareti kırılmamalıydı, bu tür olaylarda korkmamalı gerekli müdahaleyi yapmalıydı. Yarın bir gün büyüdüğünde babası evde olmadığında eğer tekrar bir misafir ağırlamak durumunda kalırlarsa (Allah korusun) bu cesaret annenin işine yarayacaktı… Zedelenmemeliydi…
Anne büyük bir görev bilinciyle başladı açıklama yapmaya…
- Annecim baban bebişini sokağa çıkardı evine gitsin diye.
- Neden çıkardı bebişi.
- Çünkü akşam oldu artık evine gitmesi gerekiyor.
- Neden gitmeşi gerekiyo?
- Çünkü annesi babası özler annecim.
- Neden öşler?
- Annecim ben işteyken seni çok özlüyorum, sen de beni özlüyor musun?
- Öşlüyorum.
- İşte bak onun anne babası da onu özler görmezlerse üzülür annecim.
- Falenin arabaşı nede anne?
- Sokakta annecim.
- Neden buda diil?
- Çünkü arabalar çok büyüktür eve giremezler annecim.
- Fale arabaşıyla mı gitcek?
- Evet annecim. Baban fareyi sokağa çıkardı anne babası onu alıp evlerine gitcekler.
Asıl bomba burada ey sabırlı okuyucu
- Gelcek mi anne fale bişe???
- Allah korusun annecim. Gelmesin bidaha. Şey yani siz oynadınız artık farecik başkalarıyla da oynasın dimi canım…
Misafir evimizi terk ettikten sonra ev ahalisi olaraktan temizlik işlerine giriştik. Benim zaafımı öğrenen evin beyi bunu çok iyi kullandı… Bir ara pılımı pırtımı toplayıp annemin evine gitmeye karar vermiş idim ki vazgeçirildim :D
Çok şükür minik misafirimiz evimizi boşalttıktan sonra bir daha gaipten sesler duymadım…
Tek sorun Talha’nın sürekli:- Anne fale nezaman gelecek, demesi. Kısa ama güzel bir arkadaşlığın sonu olsa da çabuk atlatır umarım… Hayır dua niyetine geçer diye korkuyorum ondan yani :D
Neyse efenim. Evi tepeden tırnağa temizledik. Misssssss gibin :D Ta.nrı mi.saf.irinin faydası :D
10 Temmuz 2008 Perşembe
Far.e.li Kö.yü.n Kav.al.cısı…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
13 yorum:
Ne kalbim var, ne de korkum ama inan okurken kalbimin atislari hizlandi ve senin o kimil kimil dolasan hayvanla birdaha karsilasma ihtimalini dusunmekten tum benligimi korkular sardi.
Babanizi ve Talhayi cesaretinden dolayi tebrik ederim, ayriyetten yine Talhayi annesinin yaninda korktugunu, koltuklarin tepelerine tirmandigini gordugu halde o minik hayvani bebisi, arkadasi ve oyuncagi olarak gormesinden dolayi tekrar tebrik ederim :))
ay emineeeee seni cok iyi anliyoruuuum, yatili okulda ranzanin alt katinda yattigim zamanlarin neredeyse cogunda elimle kulagimi kapatarak uyudum ben!!
aman dikkat et, kapi pece acik birakma artik...
sunuda soylemeden gitmeyeyim, yazim tarzin, sectigin kelimeler ve hikayelendirmen muhtesem. hos boyle guzel anlatinca bizde seninle olayi yasadik ya ;P
emine abla okurken bi yandan güldüm bi yandan senin adına korktum
(ki ben olsam tavana fırlardım geçen elime bi böcek konumuştu zararsız bi böcek korkumdam koltuktan bi yarım saat kalmamıştım :)
bi yandanda kaşınıyorum çünkü böyle böcek küçük fare olayları beni çok huylandırır
ayşe ablama katılıyorum seninle beraber bizde yaşadık olayııı :)
Sen süpersin valla sana ne diyeyim hani minik hikaye kitapları olur ya sanki onlardan birini okur gibi oldum heheh.Ayrıca miafiriniz kısa süreli olmuş hehe yatılığa kalmamış Allahtan kalmamış:)))sanırım bayan olmanın güzelliklerinden biride börtü böcek vs. gibi hayvanlardan bizler kurtulmak zorunda kalmıyoruz.Bende kaşınanlardanım:))börtü böcek konusunda.Eşini ve talhayıda canı gönülden tebrik ediyorum.Arkadaşda olmuş hemen bu çocuğu hastayım ben annesi hasta ileride kızım falan olursa adayım yani:))))
:)))
gece gece çok güldürdün beni hemi de korkuttun
çok korkunç birşey bu ya ben olsam uyuyamazdım herhalde tekrar gelirse ve uyurken burnumu kulağımı kemirirse diye:)bizim eve de bir ara böcek dadanmıştıda sürekli kaşınıp dururdum üstümde geziniyolar sanardım sürekli banyo yapardım psikolojim baya bi bozulmuştu.
Talha çok şeker ya her okuduğumda Emreninde öyle konuşmalarının bir an önce gelmesini istiyorum
NE HEYECAN AMA?
Okurken heyecanlandık, yaşamak daha da heyecanlıdır muhakkak.
Talha da maşallah korku filan yok.
Hani sen korkunca etkileneyim tırsayım filan da demiyor.
O ilaç ne imiş bilmek lazım.
Olmaz olmaz deme bize de bir gece bir misafir geliverir mazallah.
Gerçekten ama tedbir olaraktan isim versen yine Emine.
O cankurtarandan her evelazım.
Baştan uyardın ama bu meraklı arkadaşın okumadan edemedi.Tüylerim ürperdi okudukça.
Öyle yazmışsın ki...Sanki fare bizim evde gibi yaşadım hadiseyi.En çok korktuğum ;korkmak demeyelim ya da tiksindiğim hayvan fare.Bende çok korkuyorum evimize fare girmesinden.Sizin ev en üst kat değil miydi?Nasıl ve nerden geldi size?
Farenin nasıl yakalandığını anlayamadım ya da o bölümü kaçırdım.Fare yapışkana mı yapıştı?
Talha açısından üzücü olmuş annesi.Sen eve en iyisi "hemstır" al da sevinsin çocuk...:)Çok kötüyüm di mi?
İnş. bir daha sizin eve düşmez yolu acemi farenin.Bizim eve de düşmesin tabi...
Allah iyiiliğinizi... okurken o kadar güldüm ki :)) hele de bomba soruya gelince koptum talhacık için kötü bir anı olmamış annesi, baksana özleyip duruyor sen merak etme babası yokken birdaha mazallah misafir gelirse, talhacık elleri ile yakalar gibime geliyor :)))
Ahhaa Eminee:) Koptum okurken ama bir taraftan da o anı düşündüm:P Ayyy ben kesin kaçardım:) Ve bir daha eve gelmesdim:P Allah yardımcın olsun:)
Annesi bıraktırsaydın bebişi Talha oynardı onunla:)
yani hiç de hoş olmayan bir durum bu kadar mı güzel anlatılır.duyan da evinize misafirliğe mickey mouse gelmiş sanır :)))
çok güzel anlatmışsın çok güldüm okurken,inşallah talha'nın minik arkadaşı bir daha evinizi onurlandırmaz...
sevgileeer...
:)))) çok güldüm.. birden üniversitede okurken beyazıtta bahceli bir evde kaldığımız zamanları hatırladım. benimkiler iki tane beyaz fareydi. bir gün ikisi karşıya karşıya gelip kafa kafaya çarpışmışlardı.. aklıma geldikçe hala gülerim :))
ayşecim düşündükçe hâlâ çığlık atasım geliyo :D o gün bu gündür kapıyı bi saniye açık tutmuyorum...
yazıyı beğenmene sevindim :D
rümeysacım ben de börtü böcekten korkarım. hele kara böcükten aşırı derecede :D nolcak bu halimiz...
ah sedacım ah sen benim o anki halimi görcektin. elimden gelse evi terk etcektim :D bi ara ciddi ciddi anneme gitmeye karar vermiştim zaten :D
elifcim ben de biryerde bir böcek görmeyeyim sürekli kaşınırım... allah muhafaza etsin cümlemizi...
yasemincim ilacın adı "triptrap" diye bişi. temizlikçilerde satılıyor.
ya sühendancım evim yukarki katlarda deyip boşvermemek gerekiyormuş ben onu anladım. bizim sanırım çatı katından geldi bu minik fare...
inşaallah birdaha gelmez. ne bize ne de kimseye :D sühendancım o fare ilacı yapışkan bişi. kartonun dış kısmına bolca sürdük yuvarlak şekilde tam ortaya da peynir koyduk. ama peynire el değmemesi gerekiyormuş. çünkü kokuyu anlayıp gelmiyormuş fareler...
kelebekçim gelmesin yaaa hiç gelmesin... ben insan misafir isterim hayvan değil :D
aysuncum kaçacak yer olsa durmazdım bi saniye :D bebişi bırakcaktık ama birdaha yakalaması zor olur diye bırakmadık :D
siyapcım onurlandırmasın tabi. biz eksik kalalım o onurdan :D
denizanası o fareler nasıl çarpışmış öle ya ilginç valla... ben de hep birinci katlara girer sanıyodum sen gel de beşinci kattaki eve gir. olcek iş mi yahu???
gecmis oldun eminecim..umarim tekrar gelmezler..
zerrincim inşaallah gelmezler canım. çok sağol :D
Yorum Gönder