19 Haziran 2008 Perşembe

Sobeler de olmasa :D







Bir dalda iki kirazzzzzzzzzz!!!


Dışarda mevsim baharmış, gezip dolaşanlar varmışşşşşşşşşşşşşşşşşşşş!!!



Esracım beni sobeledi. Talha’nın şuanda yaptıkları hususunda… Malumunuz bu günlerde şöle dört başı mamur bir yazı yayınlayamadım oğulcağızımın bloğunda.
Yoğunluk yorgunluk derken baktım kendimi avutmaya çalışıyorum bir dur deyim dedim. Ama bünye bir dur demekle durmadı tabi :D Yine de eski performansı yakalayamasak da yağmasa da gürler mantığıyla bir iki satır yazalım dedim :D

Bakalım bu günlerde Talha Bey neler yapıyor:
* Anneannesi şehir dışında… Taaaaaaa memleketim Trabzon’da. Ol sebepten Talha komşu teyzenin himayesinde. Komşu teyzesi o kadar çok ilgileniyor ki beyefendi benimle tenezzül edip konuşmuyor bile telefonda. Neymiş oyunlarını bozuyormuşum arayarak :( Kadıncağız Talha seni uyutayım diyormuş bizim bebe kabul etmiyormuş: Ayir, yayın uyuyum!)

* Geçen hafta İzmit’e gittiydi. Biz ne yapar ne eder diye endişelenirken beyefendi kendini geliştirmekle meşgulmüş meğer. Biz bebeye 3 tekerlekli bisiklet aldıydık onu sürsün diye o artık ben bebek değilim dedi ve iki tekerlekli bisikleti sürmeye başladı (hani şu yanında minyatür tekerlekleri olanlar var ya). Üstelik oturmadan. Bu çocuğu ben nasıl zabtetcem yaaaaa…

* Her gün yeni yeni cümleler kuruyor. Favori cümlesi “şen benim aşkımşın anne” nasıl eridim bittim anlatamam :D Bu cümleyi “şen balımşın” “canım annemmm” vs. izliyor :D

* Bu günlerde istediği şey “alülü ababa” meali akülü araba olmaktadır blog ailesi :D Bu çocuk kesin batırcek beni :D Bisikleti sürdü hevesini aldı tabi. Erkenden trafiğe çıkcek zannımca. Anası daha titremekten süremiyo arabayı trafikte. Talha bulduğu akülü arabanın içine dalıyo. Vitesleri de bir güzel atıyo görmelisiniz…

* Sıcak-soğuk, yavaş-hızlı, sabah-akşam, bugün-yarın bunları biliyor. Arada hızlı ile yavaş karışıyor ama genelde doğru kullanıyor. He bi de ılığı biliyor. Iyık anne!!!

* Pınar’ın bloğunda Yağmur’un İngilizce konuştuğunu okuyunca ben de Talha’ya öğreteyim dedim:
Yellow-sarı
Green-yeşil
- Yello-şayı
- Girin-eşil
Şimdilik iki rengi öğrendik. Devam edeceğizdir yani umarım :D


* Geçen balkonda çamaşır asıyorum. Talha da bana mandal veriyor. Bağırıyor:
- Anne bemde…
- Annecim mandal mı diyorsun (bir anne çocuğunu ancak bu kadar anlamaz :D)
- Anne bemde bemde.
- Mandal mı annecim?
- Ayir anne bemdeeeeeeeeeee!!!
Sonuç: Çocukcağız eline almış pembe mandalı bana onu uzatıyormuş.
Sonra devam etti:
Eşil
Beyaş
Şiyah
Imışı
Mooo
Şayı
Mai (hehe Osmanlıca bilene biliyo benim oğlum :D)


* Çamaşır Katlıyor:
Çocuk istismarına son!!! Ama napim ben çalışan bi anneyim :D Hem o da öğrensin kendi çamaşırlarını katlamayı. Geçen aldım balkondan atletleri falan karşılıklı oturduk yatağın üzerine katladık bir güzel. Maşallah gördüğünü hemen kavrıyor. Bir o katladı bir ben :D İşler çabuk bitti bu arada :D

* Tuvaletini söylüyor. Şimdilik kendi oturamıyor klozete ama kendisi siliyor :D

* Dişlerini fırçalıyor.

* Tezahürat yapıyor. Maç izledik Talha ile Tezahürat hat safhada:- ütiye ütiye olee olee ütiye ütiye.

* Mol.fi.x reklamındaki kuklalara bayılıyor.

* Birde son günlerdeki Türk Milli Takımı için yapılan reklamlara bayılıyor. Ütiye Ütiye diye diye izliyor. Erkek adam nede olsa… Allah’ım bir fanatik mi yetişiyor yoksam???

* Rap makamında şarkılar söylüyor.

* Aşırı derecede inat. Kime çekmiş bilmiyorum.

* Yemeğini kendisi yiyebiliyor. Çatalı düzgün tutuyor. Bu aralar karpuzu seviyor. Dondurmadan sonra tabi :D Bir elinde peçetesi olmadan oturmuyor yemeğe. Piçiti anneeeeee!! Diye istiyor.

* Araba tutkusu had safhada. Her dışarı çıktığımızda araba almak istiyor. Evde galeri açtık :D her model, her boy :D

* Arabalarını “otopaka” koyuyormuş :D öyle diyor. Koltuğun üzerinde sıralıyor onları. Biz tabi kalan yerlerde oturuyoruz. Arabaların rahatını bozmuyoruz.

Talhapark!!! En güvenilir otopark :D




* Bitmek bilmeyen nedenlere cevap vermekte zorlanıyorum. Yemek yiycez Talha’yı çağırıyorum:
- Oğlum hadi gel sofraya?
- Neden gelcem?
- Yemek yiycez ya annecim.
- Neden yiycez emek?
- Çünkü acıktık annecim.
- Neden acıktık anne?
- ???? (nasıl anlatayım şimdi ben bunu çocuğa onun lügatinde acıkmak yok ki!)

Karşı komşu balkonda Talha ile konuşuyor!
- Şen neden odaşın?
- Balkondan bakıyom
- Neden bakiyon?
- İçerde sıkıldım
- Neden şıkıldın?
- İçersi çok sıcak
- Neden şicak? (komşu en sonunda dayanamadı içeri kaçtı :D)

Talha ile telefonda görüşüyoruz:
- anne şen nedeşin?
- İşteyim annecim.
- Neden işteşin?
- Çünkü çalışıyorum annecim.
- Neden çalışıyoşun?
- Çünkü para kazanmam lazım.
- Neden laşım?
- Çünkü sana mama alacağım.
- Neden alacakşın bana mama???? Uzaaaaaar gider…

* Talha, annesinin trafikte sürekli konuşmasını belleğine kazımış. Dayısıyla İzmit’e gidip Talhaları alıp geldik geçen hafta. Yolda Talha dayısına sürekli söylendi:
- Dayi önüne bak!
- Önüne bakşana.
- Dayiiiiiiiiiiiiiiiiiii!!! (dayanamadı birde kızdı kardeşime)

Ha birde yoldaki arabalara da laf atıyor tabi.
- Düşgün git.
- Ya ne geliyon yanımışa


Talha yaşadığı şehri de öğrenmiş:
- Nereye gidiyoruz annecim?
- Aştanbuuu anne!

* “Ama” yı öğrenmiş.
- Ama anne neden gidiyoş ama?
- Ama neden yiyoş ama?

Talha'nın sahnesi













* Sayı saymayı da öğrendik ama arada karışıyo tabi.
Bi
İdi
Üş
Döyt
Beş
Atı
Edi
Şekiş
Okuş
On
Onbeş
İmi
Vs…



Eve gelmiycem işte!!!









* Park sevdası had safhada...
Parktan çıkmak istemiyor. Gece gündüz parka gitmek istiyor.
- Anne paka gidelim.
- Paka gidelim mi anne.
- Baba paka
- Anane paka
Her şart ve koşulda gitmek istediği tek yer.
Parka gidince de çıkmak bilmiyor. Onu ikna etmenin tek yolu dondurma :D
Dondurmayı duyunca akan sular duruyo :D


* Gelelim geçen hafta olan son vukuata. Burada suçlu anneanne :D
Bir gece öncesinde annemin yoğun ısrarına dayanamadığım için Talha’nın saçlarını kestirmeye karar vermiş idim. Anneme de sakın sen kesme ben yarın fotoğrafını çektirip sonra da kuaföre götüreceğim dedim.
Ertesi gün işten bir döndüm bizim bebe beslemelere dönmüş :( çocuğun ön saçları alnın başlangıcından itibaren yok. Alın tamamen boş :(

Annem çıldırdığımı görünce şöyle bir savunma yaptı…
- Ama çocuğun gözü açıldı!
- Bu kadar da açılmasa olurdu anne!!!

Gözü açılmışmış… Ertesi gün de bir düğün ve bir de nikâha davetliyiz. Saçları ne yapsak bi şekle sokamadık. En sonunda şapkasını çıkarmamayı denedik onu da Talha kabul etmedi :( Arka saçlar duruyor ön saçlar yok :( Talha kuaföre gitmeyi de reddediyor. Bizim kesmemizi de istemiyor. Acıyormuş. Saçın nesi acır ki???




Şimdi sobelenecek kurbanları yazalım bakalım :D ilk olarak Tatil dönüşü rehavetini üzerinden atıp sanal aleme çabuk adabte olsunlar deyu, mısır patlağı ve maceralı yolculuğu sonra da burak'ın annesi yasemin ile afra ve erva'nın annesi yasemin'i sobeliyorum. sobelenmemişlerdir umarım daha önceden :D






Çoooook uzun bir yazı olmuş. Bi ayar tutturamıyorum yahu. Neyse sabredip okuyanlara çooooook teşekkürler. Sabredemeyip ara ara okuyanlar: sizi anlıyorum… Güzel yazılarda görüşmek ümidiyle, tüm blog bebelerine ve annelerine öpücüklerrrrrrr yolluyoruzzz Uçan Talha ve Annesi olaraktan :D









:D

14 Haziran 2008 Cumartesi

BABASINDAN BEBESİNE!!!

En güvenilir yer!!!





İlk tanışma seninle… Ufacıktı ellerin, minnacık tutmaya kıyamadığım incinecek diye. Hele o kokun cennetten bir koku… Kıyamazdım öpmeye acıtırım yüzünü diye bebeğim. Neydi bu? Babalık mı yoksa başka bir şey mi? Ama içimde kopan bir şeyler vardı sana karşı anlatamadığım. Annemin bana hep dediği de benim bir türlü anlamadığım… “Baba ol ki benim kıymetimi bil! O zamana ancak beni anlarsın” dediği. Evet, bu olsa gerek babalık. Kıyamamak, hiçbir karşılık beklemeden sevmek ve bağrına basmak tüm zamanlarını onunla geçirmeye başlamak evde, her yerde…
Ve zamanla büyüyüşün ellerinin ayaklarının büyümesi… Kendini yuvarlayarak bir yerlere gitmen gözlerimin önünde başka bir sevgi tufanı, her hareketin başka bir mutluluk sebebi başka bir övünme kaynağı oldu benim için aslan oğlum benim…





Beni hep el üstünde tutan babam!!!



Seni ilk kıskanmaya başlayışım, benim olan tek insanı canım gibi sevdiğim bir tanemi yavaşça, çaktırmadan benden almaya başlaman. Ama olsun yine de kızamadım sana hiç. Çünkü sen benim bebeğimdin, benden bir parça idin, nasıl kıyabilirdim ki sana? Dilinle değil ama bedeninle bildirdiğin saflığın, tertemiz sevgin karşısında nasıl kızabilirdim ki sana. Onu da öğrendim seninle…
Ve sonraları baba, anne nerdesin, ababa nerde, baba gel, mama getir demelerin başka bir mutluluk vermeye başladı bana. O yürüyüşün kaçışın başka bir lezzetti. Anladım o zaman sen bizim merkezimize oturmuşsun ve biz senin ekseninde dönüyoruz.
Belki sana sevgimi hissettirmiyorumdur ve hissettiremeyeceğimdir ama şunu bil ki sen benim biricik oğlumsun ve hep öyle olacaksın.




En sevdiğim oyun arkadaşım!!!



Senden ilk defa ayrı kalışımı hiç unutmam biliyor musun? Anneannenle İzmit’e gitmiştin. Gideceğin akşam gözüme uyku girmemişti. Acaba bir şey olur mu, ne yapar orda diye baya düşünmüştüm. Oysaki zaten sana anneannen bakıyordu ve seni benden daha iyi tanıyordu. Ama yine de aklımdan çıkmadı bu sorular.
Ve sabah oldu sen gittin… Ev bomboş eve gidesim gelmedi. Her zaman Talha karşıda dursun da yatayım diyen ben eve gitmedim çünkü sen yoktun ve seni ilk defa bu kadar çok özledim…
Kısacası oğlum sen benim biricik oğlumsun, hiçbir zaman benim gözümde büyümeyecek ve hep o şımarık haliyle hatırladığım Zübeyir Talha’m olarak kalacaksın…




Seni seven baban




KAHRAMANIM!!!

EN DİP NOT: Başta eşim olmak üzere, çok sevdiğim babam, kayınpederimin ve tüm babaların (baba adaylarının) babalar gününü kutlarım...

Sizlere en güzel hediye eminim ki size hayran olan bu muhteşem çocuklardır... (yani hediye beklemeyin demenin diğer bir yolu...)

imza: Uçan Talha'nın Annesi :D

7 Haziran 2008 Cumartesi

Bugün Bloğumuzun 1. Yaş günü :D

2007 model Talha!!!


Herkesin bloglarla tanışma şekli bambaşka…
Ben ilk olarak bir ağabeyimizin bize heyecanla anlattığı portakal ağacı dolayısıyla tanışmıştım sanal hayatlarla…
O kadar çok sevmiştim ki portakal ağacını her gün ziyaret ediyordum. O dönemler sevgili Hatice de çok sık güncelliyordu. Bu en çok eşime ve de gönüllü kobaylık yapan mesai arkadaşlarıma yaramıştı tabi :D
Daha sonra linkler diye bir yazı dikkatimi çekti. Acep ne ola ki bu linkler dedim birini tıkladım. Bambaşka bir hayat açıldı bilgisayar ekranımdan… Ben yeni hayatlarla tanışıp onları okuyup verdikleri tarifleri uygularken link listesinin aşağısında başka hayatlar olduğunu da gördüm. İlk tıkladığım Koyubeyaz’dı :D Onun yazıları çok hoşuma giderdi. Sonradan onun da linklerine tıklamaya başladım. Ben Koyubeyaz’ı çok sevmiştim demek ki onun sevdiklerini de severdim :D O linklerde Minik Patiklerle tanıştım… Hamilelik heyecanını, adam bebeğin büyürken yaşadıklarını… Kısaca onun yazılarını da bayılarak okudum.
Yazıları okurken sanki samimi arkadaşlarımızla oturmuş sohbet ediyor gibi hissediyordum kendimi. Ben sanal teyze olmuştum… Bebeklerin ilk dişi çıkınca, hastalıktan kurtulunca, adım atmaya başlayınca sanki kendi çocuğumun gelişimini izliyorum gibi seviniyordum…
Daha sonra linkler arasında gezinirken Utku ve annesi Rabia ile karşılaştım… Utku ile oğlumun arasında çok az yaş farkı vardı. Daha da benimsedim Utku’yu. Sanki oğlumun iş dolayısıyla şahit olamadığım hallerine şahit oluyordum Utkunun maceralarını okurken… (Uzun zamandır annesi güncellemedi bloğunu :() Bir gün annesi bloğu şifreleyeceğini söylemişti. Çok üzülmüştüm. O şirin çocuğun büyüyüşüne şahit olamayacaktım. Çok sevdiğim bir yakınımdan ayrılıyor gibi hissettim kendimi. Rabia mail adresi yazmıştı. Okumak isteyen arkadaşlar mail atsınlar diye… Üç defa yazdım sildim. Hem okumak istiyordum hem de daha önce sadece okuyup hiçbir bloğa yorum yazmadığım için Rabia’nın bana davet göndermeyeceğini düşünüyordum. Ama sevgili Rabia beni çok sevecen karşıladı ve hemen davet etti. Nasıl sevindiğimi anlatamam… Ondan sonra yorum yazma cesaretim geldi ve blogsuz olarak da olsa yorum yazdım bloglara. Artık okuyup Maşallah deyip geçmek yerine Annelerine düşüncelerimi de yazmaya başladım.
O sıralarda bir sürü blogla tanıştım tabi… Mesela Rana Eslem ile Arzu ve Aslıhan ile… Onları da bir müddet okudum ama onlar da şifrelediler bloglarını :( Bloğum olmadığı için adres atıp davet isteyemedim maalesef. Böyle böyle uzun bir zaman geçti aradan. Ben hemen her gün bebekli blogları okur olmuştum. Anne ve Bebişi ile tanıştım daha sonra Kuaybe ile Sabahnur ile Ayşeler ve çocukları ile…

2008 model Talha!!!


Arkadaşım benim blogları bu kadar sevdiğimi her bebişin güzel haberlerinde sevindiğimi hastalıklarına üzüldüğümü görünce bir teklifte bulundu. Sen niye yazmıyorsun?
Ben başta cesaret edemedim. Ne yazacaktım, nasıl yazacaktım. Beni okuyan olacak mıydı peki???
Bu soruları daha yanıtlamadan kendimi blog sayfası alırken buldum. Geçen sene 6 Haziran’da…
Ve ilkyazımı yazdım 7 Haziran 2007’de…
Beklemeye başladım. Okuyacak olan var mıdır diye. (Tanıdıklara hemen attık adresi tabi…)
İlk yorum arkadaşım Kelebek’ten geldi… (çilek bebeğin annesi değil başka kelebek :D)
Daha sonra Nurefşan ve Kuzucukları (Ağabeyimin eşi olur kendisi. Tamamen benim zorumla girmişti bloğa :D)
Sonra Rana Eslem’in annesi yazmıştı. Farklı birinden ilk yorum :D Çok sevinmiştim bu yoruma. Daha sonra Aysun, arkadaşım Esma… (Şimdi baktım da Recep Hilmi’de yorum yazmış. Kusura bakma olur mu yeni gördüm yorumunu)
Yorum almak ne güzel bir şeydi. Yazdıklarının okunması, beğenilmesi, desteklenmesi…
Blog camiası beni çabuk kabullendi. Kuaybe, Minik patikler, Sabahnur, Filiz ve Yeliz kardeşler, Ayşeler :D, Hacer ve diğerleri…
Linklerim her geçen gün çoğalmaya başladı… Hepsini severek okudum ve okumaya devam ediyorum… (Link eklerken tedirgin olmuştum tabi acaba kızarlar mı diye :()

Biraz vakit geçince kendi yakınlarıma önayak oldum blog açmaları için. Önce Nurefşan, Sühendan, Mısır Patlağı… Kendim tecrübeliyim ya (!) onlara da bildiklerimi anlattım… Şimdilerde onların da çok sevenleri var ne güzel… Git gide büyüyen bir aile olduk. Sanal dünyada.
Sanallıklar bazen gerçeğe de dönüşmedi değil tabi… Buluşmalar yapıldı, bilgisayar ekranından okuduğumuz kişilerle bir araya gelip kırk yıllık ahbaplar gibi kaynaştık. Sanki çooook eskiden tanışıyormuşuz gibi… Şimdilik sayı çok değil ama artırmayı ümit ediyoruz.

Birbirimizle bilgilerimizi paylaştık. Sıkıntıda olduğumuzda verilen tavsiyelerle rahatladık. Çok şey öğrendim çok…
Blog camiası bana çok şey kazandırdı. Oğlumla kaliteli vakit geçirme yollarını, onu eğitme yöntemlerini, hastalıklarda nasıl davranmam gerektiğini… İlerde ikinci bir çocuğu düşünürsem daha da faydalı olacağını düşünüyorum :D
Bir sene çok çabuk geçti. Yeni dostluklar oluştu, bebekler doğdu, büyüdü… Yeni bebek haberleri geldi :D
Bundan sonrası için de hep güzellikler diliyorum Rabbimden! Nice yıllarda beraber oluruz inşallah… Bebeklerimizi beraber büyütür, beraber eğitiriz inşallah.

3 Haziran 2008 Salı

Kaydıraktan Kaayaar iken!!!!

Hedef kaydıraklar!!! Tutmayın beniii!!!
Bu işte bir terslik var!!! Sanırım böyle kayılmıyordu...
ah anne ah! kırk yılda bir getirirsen olacağı buydu tabi...
Banane banane ben buradan çıkcam. Merdivenlere gitmek zaman kaybı...


Bu kayışa kurbağalama diyebilirmiyiz aceba???



Related Posts with Thumbnails