fırtına öncesi sessizlik!!!Geçtiğimiz hafta uluslararası bir toplantıya katıldık. Toplam üç gün sürdü. İlk gün maaile olarak gittik.
Talha ile katıldığımız için ben içeriye girmeye cesaret edemedim. Zira Talha girişteki bekleme bölümünde bile marifetlerini ziyadesiyle gösterdi. Pazar sabahları her zaman yaptığı gibi erkenden kalkmıştı Talha. Hâliyle uykusuzluğu katıldığımız toplantıda had safhaya ulaşmıştı… Ama inat etti uyumam dedi… Millet Amerika’lardan gelmiş ben şuncağız yerden mi gelemeyeceğim dedi uyumadı…
Mevleviler dönerrr dönerrr!İlk başta bir müddet kuzenleriyle oyalandı. Ama sonrasında bize sardı. Kucağımdan inmedi, indiği zaman da yerleri iyi temizlememişlerdir diye yerlerde sürünerekten dip köşe temizledi… Ben o sırada etrafa bakıp Talha’yı tanımamazlıktan geliyordum…
Babasının kırılmaz olan gözlüğünü iki parçaya ayırdı… Ona sevgi gösterisinde bulunanları tersledi… Velhâsılı kelam biz toplantıyı erkenden terk ettik. Yanımıza kâr kalan birken iki olan gözlük ve de bolca sırt ağrısı oldu… Eve gidip bir güzel uyuduk… E haklı çocuk rahat yatağı dururken araba köşesinde kim uyur dimi ama…


el üstünde tutulan Talha!!!
off! bu ilmi mevzular da sıkıyor insanı!!!
kibar Talha!!!
Aynı günün akşamında yurtdışından ve yurtiçinden gelen misafirler için yemek verildi… Biz gündüz dersimizi tam alamadığımız için bir de akşamki toplantıya katılalım dedik. Salon geniş, ferah ve de güzeldi… Tam Talha’ya uygun bir ortam anlayacağınız… Hatta orada bowling salonu bile vardı. Talha bir ara topların yuvarlandığı yeri test etmek istedi ama anne engeline takıldı yavrucak. Yemek esnasında teşekkür konuşmaları yapılırken bir misafir bir Talha karşılıklı marifetlerini döktüler ortaya… Ben Talha’ya bir iki lokma yedirmeye çalışırken yemekleri masa örtüsü ve yerler yedi… Çatallar bıçaklar havada uçuştu. Cümle âlem cıkladı durdu.
Bir ara sakinleşti yan masadaki çıtı pıtı bir ablayla oyunlar oynadı. Hatta oğlum o kadar kibar oldu ki masaya bırakılan güllerden bir tane de o ablaya verdi… (şimdiden iyice öğretmek gerek hanımlara çiçek verme işini-her şey müstakbel gelinim için :D)
isteme gülümü benden buz gibi soğurum senden :DVerdi demiştim demi… Ama sonrasında geri aldı :D Zamanla öğrenecek tabi…
Yemek bitip herkes dağıldıktan sonra çalan müzik ile Talha gün boyu biriktirdiği bir türlü atamadığı kurtlarını döktü bol bol… (bkz. Bir önceki post)

Değerli basın mensupları!!! şimdi açıklıyorum!!!
Kardeşim getirtme beni oraya!!!
Toplantının son gününde Talha’ya bakan anneannesi de katılmak isteyince biz yine hep birlikte yollara koyulduk… Az gittik uz gittik dağlar aştık, yolda şaştık en nihayetinde konferansların yapılacağı otele vardık.
Biz hep birlikte alırız kulaklıklarımızı gireriz salona başlarız konuşmacıları dinlemeye dediydik… Ama evdeki hesabın çarşıya uymadığını birebir test ettik… Annem konferanslara katıldı biz de Talha ile otelin lobisini alt üst etmek üzere lobiye indik… Talha lobiye süs niyetine konulmuş heykelcikleri görünce gözlerini onlardan ayıramadı. Birinin kucağında bebeği vardı sanırım ondan ayrılamadı heykellerden… Oyalanması için aldığım kalem kâğıdı eline alıp bir heykellere baktı bir kâğıdına çizik attı…
— Ne çizdin oğlum
— Bebiş!!!
— Aaaaaaa! Ne güzel bebişin gözleri nerde oğlum? Eliyle gitti işareti yaparaktan:
— Yok dittiiii!!!

Dur şu koltuğun tepesine çıkayım!!!

Hahahaha!!! Annemi çıldırttım sonunda!!!
Daha sonra bir iki lokma yiyelim diye cam kenarına geçtik Talha ile… Önümüzde kocaman havuz, rengârenk kaydıraklar… Ancak hava buz gibi hatta o sabah yağmur bile vardı İstanbul’da…
Çocuk tabi anlar mı soğuktan, yağmurdan…
— Anne bebişi al, oraya dötür…
— Olmaz oğlum, yağmur yağıyor…
— Anne bebişi al, oraya dit! (emir kipine dikkat çekerim)
— Annecim bak hava çok soğuk, havuzdaki sular bile üşümüş titriyorlar… (Bu arada titreme hareketi de yapılır)
Talha şaşkın şaşkın suratıma baktı ama şükür ikna oldu :D
sigaraya hayır!! küllüğe hayır!!
Şu örtüleri çekersem ne olur acaba?Otelde o kadar çok koştu, tırmandı, zıpladı ki… Yerli yabancı tüm konukların ilgi odağı oldu âdeta… Bol bol fotoğrafları çekildi, türlü hediyeler verildi, tarzanca sohbetler edildi… Ben de arkasında koşmaktan bitap vaziyette herkesin sorusuna cevap vermekten yorulmuş artık ipi koparmış bir haldeydim…
Türlü şaklabanlık yaparak yanımıza yaklaşan bir abi adını sordu Talha’ya. Talha’da cevap yok… Cevabı annesi verir:
— Henüz koymadık ileride kahramanlık yapıp ismini hak etmesini bekliyoruz…

gözlerim tam seçemiyorda!!!

Yaklaş bakiyim biraz!!!
Betül diye bir teyze buldu kendisine (teyze dediysek yanlış anlaşılmasın, genç bir hanım abla olur kendisi)… Onunla çok iyi anlaştılar…
Bu arada garson ağabeylere ve Betül teyzeye Talha ile ilgilenip biraz da olsun dinlenmeme vesile oldukları için bir kez daha teşekkür etmek isterim…
Koltukların üzerinde zıplamaktan, kaymaktan sıkılınca kendini yere attı… Havhav olmuş. Uluslararası misafirlerin önünde hem de… Ben artık iptal vaziyetteydim… Doğal ortamında özgür bıraktım sabiyi…
Hey bebek! elimi tut kurtarayım seni oradan!!!
Son olarak veda yemeğine katıldık. Yemeğin verildiği yerde basketbol sahası vardı. Biz çorbalarımızı içer içmez tüm gün hiç yorulmamış gibi birde basketbol topu ile oynadık yemek dağılana kadar. Bu arada anne tüm günü ufacık bir ekmek ve bir tasın yarısı kadar çorba ile noktaladı. Baba yemek konusunda ödün vermediği için yemeğini bitirince eşlik etti bize… Hâliyle ben salona döndüğümde tabaklar toplanıyordu…
Sonuç şudur: Talha ile uluslararası bir toplantıya katılmak pek de akıl kârı değil…
Üç günlük toplantının sonucunda sırt ağrılarım had safhaya ulaştı…
Ama farklı ortamlar ve kişiler tanıdığı için Talha çok eğlendi…