27 Mayıs 2008 Salı

Ben boşuldum! Tamir et!

Boş bir koltuk bulduk sonunda!!!
Ah blogcaazım ne zamandır uğrayamamıştım sana şöyle rahat bir şekilde…
Bloglarda sürekli yenilenen yazıları gördükçe kemirdi beynimi blogu yenile düşüncesi. Ama gel gör ki ne vakit vardı yenilemeye ne de yazacak bir şey :(
Bu günlerde kendimi bir boş vermişim ki sormayın.
Kayınvalidem 27 Nisan’da geldi 22 Mayıs’ta da evine döndü. Bu süre içinde işyerinde benim görevim değişti. İşyerinde yeni görevime alışmaya çalışırken evde de misafir ağırladığım için hem bedenen hem de ruhen çok yoruldum. Yeni yeni kendime gelmeye çalışıyorum. Bakalım ne kadar sürer kıvama gelmek :D

Talha babaannesine inatla yaklaşmadı ve babaanne demedi. Çok zorlanırsa babasına dönerek “Şenin Annen” dedi. Kadıncağız onca yol tepip Talha ile oynamaya geldi. Bizim velet lütfedip bir gün bile yanında durmadı. Sabah biz işe giderken “oğlum sen bu gün babaannenle kal” diyoruz. Duymasıyla ayılması ve dahi “ben ananeme gitcem” demesi bir oluyor. Kayınvalidem Talha’yı öpmek istiyor Talha kaçacak delik arıyor. Son gün biraz yaklaştı kadına da giderken gözü arkada kalmadı :D

Talha serpildi, büyüdü dillendi bu süre zarfında.
Artık her şeyi söylüyor. Son günlerdeki favorisi başlıkta da görüldüğü üzere “Ben boşuldum! Tami et!!!”
Bunu söylemesinin nedeni de arabamızın bir hafta tamirde kalması.
Araba âşığı bir çocuk olduğu için çok dokundu bu ayrılık Talha’ya. Sürekli soruyor:
- Bişim ababa nede? (inatla Ababa diyor araba demiyor)
- Tamire gitti annecim.
- Neden?
- Çünkü bozuldu.
- Ben de boşuldum. Tami et!!!

Evladım kendini araba zannetmeye başladı :D

ooşun teyze!!! Tekrar teşekkür ederiz. üst kısmı hemen kirlettik ancak alt kısımla fotoğraflayabildik

Geçtiğimiz cumartesi işyerine getirdi babası Talha’yı. (Biz eşimle aynı binada çalışıyoruz) Beni arıyor telefondan:
- Anne napiyon?
- Çalışıyorum annecim. Sen ne yapıyorsun?
- Ben de çalışıyom. Yaşı yaşıyom…
- Oooo çalış annecim.
- Çalışıyom anne. Şana mama alcam.

Güler misin ağlar mısın? Oğlum para kazanıp bana mama alacakmış.
Bazen de bana “şen çalışma evde otur. Ben çalışcam, yaşı yaşcam, para alcam, şana mama alcam” diyor.


Hadi ablacım aç artık şunu! Oyuncak hürmetine bekliyoruz iki saattir!!!!


Talha’nın park sevdası da had safhaya ulaştı son günlerde. Gece gündüz demeden sürekli “paka gitcem” diyor. Parkta sabahlasa gıkı çıkmaz. Kayınvalidem buradayken bir akşam Florya’ya gittik. Talha 2 saat hatta belki de daha uzun bir süre kaydıraktan kaydı. En sonunda bıraktı mı hayır tabi ki sökerek ayırdık. Nerdeyse banklarda sızıp kalacaktım.

Bu aralar yazıdan da anlaşıldığı üzere Talha ile bol bol telefonda konuşuyoruz. Bizim bebe ananesine vermiyor telefonu. Bazen de kadıncağızı zorluyormuş annemle konuşcam telefon aç diye.

Geçen aradım yine konuşalım diye:
- Annecim nasılsın?
- İiim anne. Ben şeni şok şeviyom anne.
- Aaaa ben de seni çok seviyorum annem.
- Babamı şevmiyom
- Neden annecim üzülür ama baban?
- Üşüşlün. Beni aramio…

Babası telefon açmadığı için onu sevmiyormuş. Bacaksız :D

Burayı iyce karıştırdım! şimdi nereyi elden geçirsem acep???




Dün Talha’yı pusetine attık. Çarşıda biraz dolanalım dedik. Sonradan benim ampul yandı. Biz bu bebeyi sürekli pusette taşırsak bu yorulmaz biz yoruluruz. Gece uyumaz!!!
Hemen bir uyanıklıkla kaldırdık bebeyi yerinden hadi yürüyelim seninle diye. Bizimki tutturdu puseti sürecekmiş. İyi dedim sürsün bari. Yardım da talep etmiyor. Kendi başına sürecekmiş. E boyu da yetmiyor ki görsün yolunu. Kâh kaldırımlara kâh direklere çarpa çarpa ilerliyor bizim Talha.

Babası onu teşvik amacıyla başladı konuşmaya:
- Vay be Talha ne kadar güzel sürüyorsun. Afferim sana ben senin gibi sürmeyi bilmiyorum!
Talha’dan cevap gecikmedi tabi:

- Evet! Bilmioşun.

Böyle işte. Biraz karışık bir post oldu bir dahakine daha güzel yazarım inşallah… Şimdilik bir dahaki posta kadar bizi özleyin anacımmmmmm…


Dip not: Bu geçtiğimiz günler blog ailesi için pek bereketli oldu. Doğumlar sünnetler… Rabbim tüm blog ailesine hep mutluluklar yaşamayı nasip etsin…

23 Mayıs 2008 Cuma

Geç kalmış bir MİM!!!




Yasemin günler hatta haftalar önce beni mimlemişti. Saygı duyduğum hanımlar hakkında. Geçtiğimiz günlerde hem işyerimdeki görev değişikliği hem de kayınvalidemin bizde olması nedeniyle çok yoğundum. Çok çok geç kaldım. Yasemincim kusura bakmazsın umarım.

Gelelim mime. Mimin konusu "hayatta saygı duyduğun üç kadın" anne, eş, dost olmayacakmış.

İlk olarak Hz. Hatice demek istiyorum.
Müthiş bir ticarî zekâsı olan Hz. Hatice, cahiliye döneminde, kadınlara verilen değerin bir eşyadan az olduğu o dönemde erkekleri geçerek bulunduğu beldenin en iyi tüccarı olmuş bir hanımdı.
Peygamber Efendimiz ile evliliğinde 25 yıl ona hep destek oldu. Acı tatlı her türlü olaya göğüs gerdi. En önemlisi de Allah-u Teala’nın Cebrail vasıtasıyla selam gönderdiği bir hanımdı.

Allah’ın (c.c.) Selam Gönderip Cennetle Müjdelediği Hanımlar Sultanı
Hz. Hatice’nin, kemalatı, ihlâsı ve Allah’ın rızasını kazanmak üzere eşi için yaptığı eşsiz fedakârlıklar, Allah (c.c.) tarafından özel iltifatla takdir edildi. Her zaman olduğu gibi yine Hirâ Mağarası’nda bulunan Efendi’mizi ziyarete giden Annemiz, hazırladığı yiyecekleri eşine götürüyordu. Onun geldiğini Efendi’mize bildiren Cebrail (a.s.):
– Ya Resûlallah! Bak işte Hatice geliyor. Yine senin için yemek getiriyor. O sana geldiğinde ona Rabb’inin kendisine selam gönderdiğini söyle. Benim selamımı da söyle. Ona cennette inciden yapılmış, içinde gürültü, sıkıntı ve hüzün olmayan bir köşk verileceğini müjdele, dedi.”
Efendi’miz, eşi gelince Cebrail’in (a.s.) verdiği müjdeyi ona bildirdi. Müjdeyi büyük bir coşku ve sevinçle karşılayan Hz. Hatice, eşsiz bir basiret ve ufukla:
“Allah selamdır. Selam ondandır. Cebrail’e de sana da benden selam olsun Ya Resûlallah!” sözleriyle karşılık verdi.
Âlimler, Hz. Hatice’nin verdiği bu cevaba hayran kalmışlar, onun daha o günden Allah’ın (c.c.) Selam sıfatını bilmesini ve bu sıfatın ondan olduğunu idrak etmesini onun derin bir anlayışa sahip olduğunun işareti saymışlardır. (Dr. Hilal- Abdullah KARA, Annelerimiz)
Hz. Hatice’nin özellikleri saymakla bitmez. Onun hayatının anlatıldığı bir kitabın editörlüğünü yapmam ona olan hayranlığımı bir kat daha artırdı. Öyle bir zamanda sergilediği duruşla şimdilerde ufacık bir şeyden hemen korkup kabuğuma sindiğim için kendimden utanır oldum.
O hem güzel bir eş hem iyi bir anne hem de küfrün karanlığında Peygamberimize ilk inanan kişiydi. Rabbim onlara layık olmamızı nasip etsin.

İkinci olarak:
Peygamberimizin “benden bir parçadır” buyurduğu Hz. Fatıma.
Peygamberimizin göz bebeği, Cennet hanımlarının Sultanı.
Peygamber Efendimiz Hz. Fatıma hakkında: Hz. Fatıma’nın cennet kadınlarının, inanan kadınların, Muhammed ümmetinden olan kadınların, yani bütün kadınların en üstünü ve ulusu olduğunu“ bildirmişlerdir ki bu husustaki hadîsleri, bütün hadîs, ricâl sahipleri tarafından tefsir edilmiş ve tarih kitaplarında yazılmıştır.

Üçüncüsü:
Kahramanlık destanının bir parçası olan Nene Hatun.
Erzurum'da doğdu. 98 yıl Erzurum'da yaşadıktan sonra yine Erzurum'da, zatürre hastalığından hayata vedâ etti.
Tarihimizde 93 Harbi olarak anılan 1877 - 1878 Osmanlı - Rus Savaşı sırasında, Erzurum'daki Aziziye Tabyası'nın savunulmasında kahramanca çalıştı. Adını bu şekilde tarihe yazdırdı. Mücâdeleye, küçük yaştaki oğlunu ve kızını evde bırakarak katılmıştı. O sıralarda 20 yaşlarında genç bir gelindi. (Ben isminden dolayı onu hep yaşlı zannederdim. Hayatını okuyunca çok şaşırmıştım.)


Benim cevaplarım bunlar. Esasında çok var hayran olduğum saygı duyduğum hanımlar. Ancak mimde sayı sınırı vardı. Seçmek zor oldu. Yasemincim tekrar teşekkür ederim. Sanırım bu zamana kadar mimlenmemiş ve de cevap vermemiş kimse kalmamıştır. Ben bayaaaa geç kaldım :(

13 Mayıs 2008 Salı

Bahar Aktivitesi'nin Kazası :D

Kaysam mıııı? Kaymasam mı?

Anne arkadaki manzarayı almayı unutma. Bahar aktivitesi yaptığımız belli olsun!!!





Ayıp oluyor ama gülüm! Alt tarafı koklayacaz dikeni niye batırıyon!!!

ha şöyle!!! ohhhhhhh missssssss!!!

Annecim Bu önümüzdeki haftanın aktivite konusu müdahale etme lütfen. Anneyle aktivite önümüzdeki hafta ama!!!

Büyük kulüplerden ilgi bekliyoruz :D


Bakın işte böle top sektirilir!!!

Geçen Haftanın Aktivite Konusu Bahar'dı. Biz de bu güzel aktiviteyi piknikle değerlendirelim dedik. Ama fotoğraf makinası bizimle aynı fikirde değildi tabi...


Gittiğimiz piknik yerinde bizi yarıyolda bırakmayı tercih etti kendileri... Biz de fotoğraf makinası kadar tecrübeli olmasa da cep telefonunun kamerasıyla görüntüledik bir kaç kareyi...


Talha bol bol koşturdu, düştü, kalktı, top oynadı, kaydıraktan kaydı, salıncakta sallandı, yüksek yerlere tırmanmak için ağladı, denizi seyretti, çiçekleri kokladı. Gülü koklarken dikeniyle tanıştı, biraz ağladı sonra güle daha dikkatli yaklaşması gerektiğini öğrendi.


Ama en çok da hafta içi sürekli evde durduğu için koşmayı yeğledi. Bir dakika durmadı yerinde. Haliyle ben de onunla koştum. Birkaç defa daha pikniğe gidersek bendeki fazla kilolardan kurtulurum sanırım :D

10 Mayıs 2008 Cumartesi

Anneler Günü!!!

Anneler Gününüz Kutlu Olsun!!!



Size Layık Değil Ama!!!
(Çiçek dalında güzeldir dedik. dalından çiçek hediye ettik tümm sanal teyzelerimize)
Not: Talha'nın eski bir fotoğrafı :D

1 Mayıs 2008 Perşembe

Talha’nın Su Aktivitesi: Ami.ral Bat.tı!!!

Ami.ra.l Ba.tt.ı :D
Montessori Eğitim grubunda bu haftanın konusu Su idi.

Talha’nın ilk aktivitesi banyo yapmak oldu…
Daha sonra Talha ile suyun kaldırma gücünü öğrenmek için kolları sıvadık ve ilk olarak gemilerimizi yaptık. Biraz kalın kâğıt kullandık zira kâğıtlar suyu görünce kendilerini kaybediyorlardı. Gemilerimizi hazırladık leğenimize suyu doldurduk ve geçtik başına… Maksat Talha’ya suyun kaldırma kuvvetini öğretmek. Talha su üzerinde giden gemilere korsan edasıyla tepeden inme bir baskı uyguladı ki bizim yüzecek olan gemilerimiz battı. Yani bizim kaldırma kuvvetini öğretmemiz hayal oldu :D yeni oyunumuzun adı ami.ra.l ba.tt.ı :D


Gel gel vatandaş!!! Batan geminin malları burdaaaa!!!


Heh! Bitanesini batırdık sıra ikincide. Bunlar da ne çabuk battı Çi.n Ma.lımı bunlar yahu...

Talha’nın su birikintisinde batan gemilerinden sonra biz de batmayacak olan ufak tahta puzzle parçalarını attık suyun içine. Onların nasıl batmadığını hayretle izledik.
Daha sonra suyun ıslatma kuvvetini öğrendik. Talha’nın suyla oynarken kendini kaybetmesi sonucu üstümüz başımız su oldu dolayısıyla suyun ıslatma gücünü bu şekilde öğrenmiş olduk.

on yüz bin milyon baloncuk yaptık!!!!

Daha sonra Balonlara takılan çubuk boru sayesinde suyun içinde kabarcıklar yapmaya başladık. Talha üstünü ıslatmaktan sonra en çok bunu sevdi. Sürekli baloncuklar yapıp durdu. Hatta tahta oyuncakların baloncukların itici kuvvetiyle ilerleyebildiklerini öğrendi.
Daha sonra deniz kenarına gitmemiz mümkün olmadığı için ufacık su içine taş atarak halkalar oluşmasını sağladık. Bu arada fotoğraf makinesinin azizliğine uğradığımız için fotoğrafımız bulunmamaktadır :D



Sonuç: Talha suyun kaldırma kuvvetini öğrendi mi bilemem ama çok eğlendiği belli oluyordu.
Uzun müddet oyalanıp her yeri ıslattıktan sonra bile suyu kaldırmama müsaade etmedi. Çok sevdi bu aktiviteyi…

Bu grup bize çok şey kazandıracak. Çok teşekkür ederiz Esra’cım…
Related Posts with Thumbnails