27 Kasım 2007 Salı

İlim Adamı Talha!











fırtına öncesi sessizlik!!!






Geçtiğimiz hafta uluslararası bir toplantıya katıldık. Toplam üç gün sürdü. İlk gün maaile olarak gittik.
Talha ile katıldığımız için ben içeriye girmeye cesaret edemedim. Zira Talha girişteki bekleme bölümünde bile marifetlerini ziyadesiyle gösterdi. Pazar sabahları her zaman yaptığı gibi erkenden kalkmıştı Talha. Hâliyle uykusuzluğu katıldığımız toplantıda had safhaya ulaşmıştı… Ama inat etti uyumam dedi… Millet Amerika’lardan gelmiş ben şuncağız yerden mi gelemeyeceğim dedi uyumadı…










Mevleviler dönerrr dönerrr!






İlk başta bir müddet kuzenleriyle oyalandı. Ama sonrasında bize sardı. Kucağımdan inmedi, indiği zaman da yerleri iyi temizlememişlerdir diye yerlerde sürünerekten dip köşe temizledi… Ben o sırada etrafa bakıp Talha’yı tanımamazlıktan geliyordum…
Babasının kırılmaz olan gözlüğünü iki parçaya ayırdı… Ona sevgi gösterisinde bulunanları tersledi… Velhâsılı kelam biz toplantıyı erkenden terk ettik. Yanımıza kâr kalan birken iki olan gözlük ve de bolca sırt ağrısı oldu… Eve gidip bir güzel uyuduk… E haklı çocuk rahat yatağı dururken araba köşesinde kim uyur dimi ama…






el üstünde tutulan Talha!!!






off! bu ilmi mevzular da sıkıyor insanı!!!








kibar Talha!!!




Aynı günün akşamında yurtdışından ve yurtiçinden gelen misafirler için yemek verildi… Biz gündüz dersimizi tam alamadığımız için bir de akşamki toplantıya katılalım dedik. Salon geniş, ferah ve de güzeldi… Tam Talha’ya uygun bir ortam anlayacağınız… Hatta orada bowling salonu bile vardı. Talha bir ara topların yuvarlandığı yeri test etmek istedi ama anne engeline takıldı yavrucak. Yemek esnasında teşekkür konuşmaları yapılırken bir misafir bir Talha karşılıklı marifetlerini döktüler ortaya… Ben Talha’ya bir iki lokma yedirmeye çalışırken yemekleri masa örtüsü ve yerler yedi… Çatallar bıçaklar havada uçuştu. Cümle âlem cıkladı durdu.
Bir ara sakinleşti yan masadaki çıtı pıtı bir ablayla oyunlar oynadı. Hatta oğlum o kadar kibar oldu ki masaya bırakılan güllerden bir tane de o ablaya verdi… (şimdiden iyice öğretmek gerek hanımlara çiçek verme işini-her şey müstakbel gelinim için :D)




isteme gülümü benden buz gibi soğurum senden :D
Verdi demiştim demi… Ama sonrasında geri aldı :D Zamanla öğrenecek tabi…
Yemek bitip herkes dağıldıktan sonra çalan müzik ile Talha gün boyu biriktirdiği bir türlü atamadığı kurtlarını döktü bol bol… (bkz. Bir önceki post)





Değerli basın mensupları!!! şimdi açıklıyorum!!!






Kardeşim getirtme beni oraya!!!




Toplantının son gününde Talha’ya bakan anneannesi de katılmak isteyince biz yine hep birlikte yollara koyulduk… Az gittik uz gittik dağlar aştık, yolda şaştık en nihayetinde konferansların yapılacağı otele vardık.
Biz hep birlikte alırız kulaklıklarımızı gireriz salona başlarız konuşmacıları dinlemeye dediydik… Ama evdeki hesabın çarşıya uymadığını birebir test ettik… Annem konferanslara katıldı biz de Talha ile otelin lobisini alt üst etmek üzere lobiye indik… Talha lobiye süs niyetine konulmuş heykelcikleri görünce gözlerini onlardan ayıramadı. Birinin kucağında bebeği vardı sanırım ondan ayrılamadı heykellerden… Oyalanması için aldığım kalem kâğıdı eline alıp bir heykellere baktı bir kâğıdına çizik attı…
— Ne çizdin oğlum
— Bebiş!!!
— Aaaaaaa! Ne güzel bebişin gözleri nerde oğlum? Eliyle gitti işareti yaparaktan:
— Yok dittiiii!!!






Dur şu koltuğun tepesine çıkayım!!!






Hahahaha!!! Annemi çıldırttım sonunda!!!



Daha sonra bir iki lokma yiyelim diye cam kenarına geçtik Talha ile… Önümüzde kocaman havuz, rengârenk kaydıraklar… Ancak hava buz gibi hatta o sabah yağmur bile vardı İstanbul’da…
Çocuk tabi anlar mı soğuktan, yağmurdan…
— Anne bebişi al, oraya dötür…
— Olmaz oğlum, yağmur yağıyor…
— Anne bebişi al, oraya dit! (emir kipine dikkat çekerim)
— Annecim bak hava çok soğuk, havuzdaki sular bile üşümüş titriyorlar… (Bu arada titreme hareketi de yapılır)
Talha şaşkın şaşkın suratıma baktı ama şükür ikna oldu :D




sigaraya hayır!! küllüğe hayır!!


Şu örtüleri çekersem ne olur acaba?

Otelde o kadar çok koştu, tırmandı, zıpladı ki… Yerli yabancı tüm konukların ilgi odağı oldu âdeta… Bol bol fotoğrafları çekildi, türlü hediyeler verildi, tarzanca sohbetler edildi… Ben de arkasında koşmaktan bitap vaziyette herkesin sorusuna cevap vermekten yorulmuş artık ipi koparmış bir haldeydim…
Türlü şaklabanlık yaparak yanımıza yaklaşan bir abi adını sordu Talha’ya. Talha’da cevap yok… Cevabı annesi verir:
— Henüz koymadık ileride kahramanlık yapıp ismini hak etmesini bekliyoruz…



gözlerim tam seçemiyorda!!!









Yaklaş bakiyim biraz!!!




Betül diye bir teyze buldu kendisine (teyze dediysek yanlış anlaşılmasın, genç bir hanım abla olur kendisi)… Onunla çok iyi anlaştılar…
Bu arada garson ağabeylere ve Betül teyzeye Talha ile ilgilenip biraz da olsun dinlenmeme vesile oldukları için bir kez daha teşekkür etmek isterim…
Koltukların üzerinde zıplamaktan, kaymaktan sıkılınca kendini yere attı… Havhav olmuş. Uluslararası misafirlerin önünde hem de… Ben artık iptal vaziyetteydim… Doğal ortamında özgür bıraktım sabiyi…









Hey bebek! elimi tut kurtarayım seni oradan!!!






Son olarak veda yemeğine katıldık. Yemeğin verildiği yerde basketbol sahası vardı. Biz çorbalarımızı içer içmez tüm gün hiç yorulmamış gibi birde basketbol topu ile oynadık yemek dağılana kadar. Bu arada anne tüm günü ufacık bir ekmek ve bir tasın yarısı kadar çorba ile noktaladı. Baba yemek konusunda ödün vermediği için yemeğini bitirince eşlik etti bize… Hâliyle ben salona döndüğümde tabaklar toplanıyordu…

Sonuç şudur: Talha ile uluslararası bir toplantıya katılmak pek de akıl kârı değil…
Üç günlük toplantının sonucunda sırt ağrılarım had safhaya ulaştı…
Ama farklı ortamlar ve kişiler tanıdığı için Talha çok eğlendi…

21 Kasım 2007 Çarşamba

Veeee Danssss!!!

Dansta son nokta!!! Zıplayan Talha!!!

15 Kasım 2007 Perşembe

sağlam kafa sağlam vücutta olur!!!

çok çikolata yedim yakmam gerek! kilo alırım mazallah!!!


Manuel mi bu???


ohhh! şöyle döneyim bir sağa bir sola!!!


Başım döndü be!!!



Anne ya! şak şuk resim çekeceğine gelde iki hareket yap! yakında kapılardan sığmıycen!!!



üf bu da geldi yanıma! bıraksana kardeşim rahatça yapayım sporumu!

10 Kasım 2007 Cumartesi

Talha Kitap Fuarında!!!

hımmm! ilk hedefi gerçekleştirdik... şimdi ne istesem acep!!
Geçen hafta Pazar günü ailecek kitap fuarına gitmeye karar verdik. Çalışan bir anne olduğum için tek izin günüm olan Pazar günü sabahtan evi temizledim. Öğleden sonra kitap fuarına gitmek üzere yola çıktık.
Biz gideriz yol gider biz gideriz yol gider… Sabırlar tükenir yol tükenmez…
Nihayetinde vardık kitap fuarına… Arabayı park ettik bu seferde girişteki otoparka park ettiğimiz için bir dünya yol yürüyüp girişe ulaştık. İçeriye bir girdik o da ne… Fuar ücretli. Çalıştığımız işyeri vesilesiyle bir nevi torpilli olaraktan girdik içeri… Talha başlarda kucakta taşındı. Pusetini almamamız bize iyi bir ders oldu…

çek anne çek! millet Talha'yı fuarda görsün!!!


Acaba şimdi nereyi kurcalasam!!!
Çocuğumuz olduğu için kendimizden geçtik ilk etapta onun ilgileneceği kitaplara yöneldik. Ah dedim neden yoktu bizim çocukluğumuzda böyle kitaplar… Her yer çocuklar gibiydi cıvıl cıvıl… Rengârenk… Bir kitaba bakarken başka kitap göz kırpıyor al beni al beni diyor âdeta…
Ben Talha’ya bunu mu alayım şunu mu alayım diye kitaplarla boğuşurken Talha’da babasını canından bezdirmekle meşguldü…
Bu sıralar (gerçi uzun zamandır) sevgi ile şiddeti aynı kategoride zannettiğinden dolayı pek bir hırpalıyor bizleri… Kucakta taşınırken yüzümüzü tırmalıyor, sinirlenince vuruyor… Çok asabileşti…

amca bana şu sarıdan, turuncudan birde alacalıdan birer kilo tartıver!!!


hedef kitaplar ileri marş!!!


Talha’yı yürümeye ikna etmek de çok zor oldu… Alıştı tabi konforlu yolculuğa inmek istemedi tahtından…
İnmesiyle ipleri koparması bir oldu zaten… Talha önde biz arkada koşturduk durduk. Aheste aheste baktığım stantlardan sonra diğer stantları ışık hızıyla kolaçan ederek bir rekora imza atmış bulunmaktayım… Her yeri kontrol ettik her deliği inceledik. Kapalı kapıları açmak için çabaladık, stantlara tırmandık serde dağcılık olduğunu gösterdik ele güne…
Fuarı bir baştan diğer başa her santimetresine ayak basarak tamamladık…
Talha bu kadar koşturmaya yoruldu mu? Hayır!!!

üff... amma kalabalık rahat hareket edemiyorum ama...

Sonunda iki kitap aldık Talha’ya. Birisi masal kitabı diğeri zıt kavramları anlatan çok güzel bir kitap… Benim bile okuyasım geldi yani… Biraz daha incelemek istiyordum ama babaya daha fazla rahatsızlık vermemek adına çıkmaya karar verdik…
Çıktığımızda hava kararmak üzereydi… Evimize doğru gitmek üzere bindik arabaya başladık İstanbul’a gelmeye… Tüyap bir nevi Tekirdağ yakınında olduğundan şehirlerarası yolculuk yapmış gibi oluyor insan…
Tam yola koyulmuştuk ki trafiğin yoğun olduğunu gören babamız İstanbul-Edirne yazan tabelanın vasıtasıyla ani bir manevra ile yön değiştirdi.
— Neden değiştirdin hayatım?
— İstanbul yazıyordu onun için…
— İyide orası da İstanbul sınırlarında (Büyükçekmece-Çatalca tarafı)
— Aaaaa haklısın!!!
Haklıydım tabi… Ve ilk defa haklı olmaktan nefret ettim (yok yok bayramda da öyle hissetmiştim)… Biz İstanbul yolunu ararken kendimizi otobanda bulduk. Eeee demiştim dimi şehirlerarası yolculuk yapmış kadar olduk diye… Tıpkı İstanbul’a gelirken olduğu gibi gişelerden geçtik.
Allah’tan yol açık olduğu için çok sürmedi varmamız…
Eve geldik Talha bir posta da evde koşturdu, koltuklarda zıpladı, uçuş provaları yaptı, havada tuttuğumuz için zayiat olmadı…
Kitaplarına şöyle bir baktı… Masal kitabını onu uyuturken okurum diye almıştım ama pek rağbet etmedi… Biz de eski yönteme geri döndük.

baba! bana söz vermiştin hani o ansiklopedi setini alacaktın!!!



Anneden masallar serisi… Talha’nın mucizeler ülkesi…
Her akşam Talha’yı uyutmak için farklı farklı masallar uyduruyorum. Bu masallarda paylaşmayı, sabrı, uykuyu, havucu, meyveyi, sebzeyi, arkadaşlığı, okumayı aklınıza ne gelirse hepsini inceliyoruz… O günkü ruh halimize göre değişkenlik gösteriyor masallarımız…
Masallarda değişmeyen tek şey ise kahramanımız… Talha…
Her akşam başka bir karaktere bürünüyor… Kiminde prens kiminde köylü, kiminde kral, kiminde fakir, kiminde zengin…
Beşin.ci. Bo.yut.ta ki Salih karakteri gibi her bölümde farklı kılık farklı ortam…
Uzun zamandır aklımda olan ama gece olunca unuttuğum yeni masalımızın konusu tuvalet eğitimi olacak buradan da ilan edeyim blog camiasına : D
Konu açılmışken ona da değineyim…
Ben Talha’nın hemen öğreneceğini ümit ederek bulaşmıştım bu mevzuya ancak…
Talha tuvalete girmeyi protesto ediyor… Ananesinin evindeki tuvaletin kapısını kilitliyormuş… Bizim evde de durum pek farklı değil…
Neyse biraz sabır, biraz zaman (umarım az zaman olur), biraz da bütçe ile bu işi çözeceğimize inanıyorum… İyi düşün iyi olsun politikasını güdüyorum…

Bizden şimdilik bu kadar… Görüşünceye dek bizi özleyin anacımmmmmmmmmm!!!!

3 Kasım 2007 Cumartesi

Ayna Ayna Söyle Bana!


Patron Talha!!!

Sonunda fırsat bulduk yazmak için. Özlettik kusura bakmazsınız umarım…
Bir önceki yazıyı o kadar uzun yazmışız ki bu güne kadar anca idare etmiştir herhalde :D
İşyerinde işler yığıldı. Başımızı kaşıyacak vaktimiz yok âdeta. Ama bu bizi blogları takip etmekten alıkoymadı tabii ki :D




2007 Sonbahar modası!!




Ahaha! Beni şımartıyorsunuz!!!



Bayramda araba içinde o kadar sıkıldık ki ilk gezimizi ancak bir hafta sonra gerçekleştirdik. Ki bu bizim için büyük bir adım. Ana oğul gezmeyi pek severiz de :D
Üniv. Arkadaşlarım bir araya gelip yiyip içip sohbet edip bol bol eğlenmişlerdi. Ben Ctsi.de çalışan bir varlık olarak hâliyle katılamadım. Biz de acısını o güzel günü yaşamış ve akşamında annesinde konaklayacak olan arkadaşım Elif’i görerek çıkardık. Elif’in Talha’dan 6 ay büyük bir kızı bir de Talha’dan küçük bir oğlu var. Üçüncüsü yakında gelecek inşallah. Talha arkadaşlarıyla bol bol oynadı. Koşturdular durdular. Arada birbirlerine girdiler. Evin altını üstüne getirdiler ama yinede yorulmadılar bizi de peşlerinden sürüklediler.
Biz tam lafa başlıyoruz çocuklar oturduğumuz odaya dalıyor bağrış çağrış oyun oynuyorlar. Zıplama, atlama, yapma, etme, vurma, kırma derken bizim sohbet tamamen bitiyor. Anlayacağınız iki çift laf ettirmediler bize… Hafsa’nın yaptığı mamalardan bile bahsedemedik ki beni en çok bu üzdü :D Akşamın zayiatı, kırık bir yatak başlığı :D Tepelenen örtülerden bahsetmiyorum tabi.
Sonraki gün ailece gidip oyumuzu kullandık. Kahvaltı sonrası anneanne ve dede ile gezmeğe gittik. Tabi biz o amaçla gitmiştik ama arkadaşlarını gören babam sohbete öyle bir daldı ki öğlen vakti girdiğimiz yerden akşam namazından sonra zor ayrıldık. Amacımız Sultanahmet’e gidip biraz gezip eve dönmekti. Biz de Eminönü’ne doğru yürüyüşe çıktık. Esasında fikir babama aitti. Bizi başından savıp rahat rahat yapacaktı sohbetini :D



Tavşan kaç; Tazı tut!!!


Üç küçük canavar!!!



Poz verin bakim!!!

Sonra başka bir gün Talha’ya ayakkabı almak için mağazaya gittik. Talha halı saha ayakkabılarından gözünü alamadı… Bir tane spor ayakkabı beğendik deneme amaçlı giydirdik Talha’ya. Yani biz öyle planlamıştık ancak ayakkabıyı ayağına geçiren Talha eski ayakkabılarını hemen kutuya koyup mağazadaki rafa yerleştirdi. Ve diğerlerini ayağından çıkarmamak için mağazadan dışarı kaçtı. İlk defa bu kadar sahiplendi bir eşyayı… Tavırları görülmeye değerdi. Yeni ayakkabıları giyince havalı havalı yürümeye başladı. Kimden öğreniyor bilemiyorum bu hareketleri.
Esasında kameraya almak istedim o görüntüyü ancak etraftan garip garip bakarlar diye çekindim.
Talha şarkı söylemeye başladı. Beste güfte ona ait ilk parçası şudur:
Baba mama yi- yoooooooo
Baba mama yi- yoooooooo
Anne hoppa yapıyooooooo

Sözler basit ancak makamında söyleyince havalı bir şarkı oluyor :D Tabi mikrofonumuz ile birlikte. Televizyonda çıkan şarkılara da eşlik etmeyi ihmal etmiyoruz tabi. Elimizde mikrofonumuzla.
Son olarak Talha birkaç gündür rahatsız, öksürüyor, gündüz olmayan ateş gece kendini gösteriyor. Geceleri uyumuyor, uyuyanı uyandırıyor. Şimdilik şuruplarla idare ediyoruz.



Yılan geliyo tısssssssssssssssssssssssssssss!



Hehe! Korktu!!!


Ayrıca tuvalet eğitimimize başladık. Dualarınızı bekleriz :D
İki saat beyefendiyi oturttum tuvalette tam kaldırdım çamaşırına yaptı. :D (Allah’tan hemen çamaşırını giydirmişim yoksa) Umarım bu süreç kısa ve sancısız geçer…
Şimdilik bu kadar. İşlere geri dönmem gerekiyor. Hepinize bol şifalı günler dileriz :D




Uçan Talha!



İbrahim Berk'te gördük biz de soralım dedik...


Ayna ayna söyle bana varmı dünyada benden bir tane daha?


Related Posts with Thumbnails